Sorumluluk

Agos, 28 Ağustos 2009

AK Parti, Kürt açılımıyla tarihsel bir sorumluluğun altına girdi. Milliyetçi ve ulusalcı hezeyanlarla hareket eden kesimler dışında kalan herkeste büyük bir heyecan yaratan bu değişimin arkasında durulması halinde, Türkiye’nin çehresinin kökten değişeceğine ve akan kanın duracağına dair güçlü bir umut belirdi.

Girişimin ciddi bir tepki yaratacağı ve hükümete olan muhalefetin şiddetleneceğini kestirmek güç değildi. Mesele, AK Parti’nin, bu muhalefeti bertaraf etme stratejilerini, ‘Kim daha milliyetçi?’ yarışına girmeden, barışın dilinden konuşarak geliştirebilmesinde.

AK Parti Grup Başkanvekili Bozdağ’ın, açılımın “Türk milleti”nin projesi, muhatabın da “Türk milleti” olduğunu söyleyerek, sorunu “terör sorunu” olarak nitelemesi, haklı olarak, iktidarının samimiyetinin sorgulanmasına neden olacak, başka da bir işe yaramayacaktır. Bu kadar hayati bir meselede, ‘iyi polis’ ve ‘kötü polis’ rollerini parti yöneticileri arasında dağıtarak farklı kesimlerden oy alma çabası, sadece ve sadece çözümsüzlüğün zemininin güçlenmesine hizmet eder.

MHP’nin, CHP’nin ve Genelkurmay Partisi’nin milliyetçi salvoları, Kürt sorununda bir şeyler yapmaya çalışan AK Parti’yi, açılımın içeriği konusunda eleştirmeyi zorlaştırıyor. Ancak, karşı çıkışların temel motivasyonunun tam da bu olduğu, iktidarın gerekli adımları atmasını engellemeyi amaçladığı akılda tutulduğunda, hükümeti, açılımı daha kararlı adımlarla gerçekleştirme yolunda sıkıştırmanın elzem olduğu görülebilir.

Düşük perspektifli, makyaj mahiyetinde bir açılım, çözüme karşı olanların başarı kazanması anlamına geleceği gibi, sorunun, içinden çıkılmaz bir hal alması sonucunu doğuracak. Bunca umudun ardından atılacak geri adımlar, büyük bir hayal kırıklığı yaratacak, ve işte o zaman, Kürtlerle gerçek bir diyaloğun yolu bir daha hiç açılmamacasına kapanacaktır.

Hiç yorum yok: