Türk aydınının diasporayla imtihanı!

Agos, 26 Mart 2010

Birgün yazarı Kürşad Kahramanoğlu, “yurtdışında uzun dönem yaşamış bir Türk” ve “yıllarca milletlerarası politikada kafa patlatmış, milletlerarası kuruluşlarda lobi faaliyetleri organize etmiş birisi olarak” Ermeni diasporası hakkındaki görüşlerini bizlerle paylaşmış 17 Mart’ta. Burada alıntılayarak olabildiğince aktarmaya çalışacağım, ama tavsiyem Birgün’ün internet sitesinden yazının tamamını okumanız.

Yazısına, “toprak kazanarak ‘millet’ olmuş, devlet kurmuş” milletlerin, misal Osmanlıların/Türklerin, artlarında çeşitli diasporalar bıraktıkları ve bunun tarihsel bir olgu olduğu tespitiyle başlayan Kahramanoğlu, diasporik toplulukların, köklerindeki kültürden daha keskin, “daha milliyetçi ve militan” olduğunu söylüyor.

Kahramanoğlu, yurtdışında yaşadığı dönemde edindiği tecrübelere dayanarak, Ermeni diasporasının “Türkiye Cumhuriyeti’ni, Osmanlı’dan ayrı bir şey gibi görmediğinden”, Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı mirasını reddetmesine ve pek çok değişikliği hayata geçirmesine karşın, diasporadakilerin hâlâ Türkleri hedef aldığından şikâyetçi oluyor ve şu örnekleri veriyor: “Türk kibriti ile sigarasının yakılmasına itiraz eden Rum kızı ile karşılaşacağınız gibi, New York’ta LGBT konferansında adı ‘Ortadoğu’da Lezbiyenlik’ olmasına rağmen, ‘soykırım vidyosu’ gösteren bir çalışma grubundan tehditle kapı dışarı konabilirsiniz!”

Osmanlı Devleti’nin son yıllarında “yarattığı” diaspora topluluklarına mensup olanlar arasında Türkleri hedef alma konusundaki eğilimin bazı anlaşılır yönleri olduğunu söyleyerek yüce gönüllülüğünü gösteren Kahramanoğlu, bu yargısına şerh düşmeyi ihmal etmemiş ve bu topluluklardan hiçbirinin “Ermeni Diasporası kadar nefretle dolu ve nefretle beslenmiş” olmadığını belirtmiş. Diaspora bunca nefretle dolu olduğuna göre de, haliyle, “yurtdışında yaşayan bir Türk’ün asla bir Ermeni arkadaşı olma şansı” yokmuş. Zaten kendisinin Ermeni tanıdıkları ve dostları da ya “Ermenistan’danmış, ya da “bu toprakların çocukları”ymış.

Kin ve nefretle dolu olan bu Ermeni diasporası, aynı zamanda kültürden, sanattan, bilimden de anlamayan barbar insanlardan oluşuyor Kahramanoğlu’na göre: “Osmanlı’dan sonra diasporalar, mesela Rum ve Yahudi diasporaları kültürel ve dini değerlerini öne çıkararak; sanatçı, biliminsanı yetiştirerek yeni ülkelerine adapte olurlar, kültürel değerlerini korurlarken, Ermeni Diasporası’nın yakıtı nefret olmuştur.”

Kürşad Kahramanoğlu’nun diaspora güzellemeleri bu minvalde devam ediyor, ama sanırım bu kadarı, yazının derdi hakkında fikir vermeye yetecektir.

El insaf!

Yazısında sözünü ettiği “bu toprakların çocukları”ndan biri olarak, Kahramanoğlu’na, bu topraklara ait bir sitemle önce “El insaf!” ve sonra da “Yuh!” diyeceğim.

Sol bir gazetede, haktan, adaletten, eşitlikten yana olma iddiasındaki solcu bir aydın olarak, yazısında “Eşcinsellik hastalıktır” diye Bakan Kavaf’tan, Kürt ve Roman açılımlarından, Alevilerin köylerine cami yapılmasından, Tekel direnişinden söz ederek hükümeti eleştiren d Kahramanoğlu, acaba nasıl oluyor da, Ermeni diasporasından söz ederken, bu insanların tarihsel mağduriyetlerinden, Türkiye’nin geleneksel inkâr siyasetinden bahsetmeden, ‘nefret’i Ermeni kimliğinin özsel, sebepsiz yere ortaya çıkmış, ayrılmaz bir parçası olarak sunuyor?

Türkiyeli bir muhalif aydın, ­Müslümanlaştırılan Ermenilerin akıbetini, terk edilen Ermeni mallarına ne olduğunu, diasporanın hangi şartlarda oluştuğunu, Türkiye’nin Osmanlılardan neyi miras alıp neyi almadığını bilmez mi? Milliyetçiliği, Kemalizmi, İttihatçılığı, ırkçılığı, ayrımcılığı duymamış mıdır? Hadi bilmez, hadi duymamıştır… Peki, asırlarca bu topraklarda yaşadıktan sonra katledilen, öldürülen, memleketlerinden zorla koparılan bu insanlara biraz olsun anlama merakıyla yaklaşıp onların öfkelerinin, nefretlerinin nedenlerini irdelemez, bunlar üzerine kafa yorma ihtiyacı duymaz mı?

Bütün bunları yapmazsa, o aydının samimiyeti, entelektüel dürüstlüğü hakkında ne düşünmek gerekir? Hele hele, yazısının bir yerlerinde, nazar boncuğu niyetine Hrant Dink’i öne sürüyor, onun fikirlerini diaspora Ermenilerini vurmak için kurşun niyetine kullanıyorsa…

Bunca faşist varken

Neyse ki, bu memlekette bu soruları soran ve bu arada Kahramanoğlu’na hak ettiği cevabı veren insanlar da var. KaosGL’nin internet sitesinde yazan Tayfun Serttaş mesela. Yazıyı fazla uzatıp yürek tüketmeden, sözü onu bırakalım:

“Bu ülkede bir Soykırım oldu! Siz o sırada Avrupa seyahatindeydiniz sanırım? (yaşınızı aşağılamak için asla söylemiyorum, yalnızca hatırlatıyorum) Diaspora dediğiniz yeşil yaratıklar da işte bundan dolayı diaspora oldu! Onların çoğu, anaları babaları katledildikten sonra ‘barınaklarda’ toplanmış yetimlerdi. Onların hepsi, yalnızca Ermeni oldukları için ‘insan’ olmanın getirdiği tüm haklardan mahrum bırakılmış zoe’lerdi artık. Onlar, evleri yağmalanmış, kiliseleri yakılmış, tüm topraklarına el koyulmuş, anneleri tecavüze uğramış, kardeşleri kaçırılmış, babaları kılıçtan geçirilmiş çocuklardı. Daha acısı, tüm mevcut soykırımlardan farklı olarak bu kara leke -sanki bizim inkârımızmış gibi- hepimizin suratlarına çarpılmaya devam edildi. İşte bir 24 Nisan öncesi ve bir kez daha çarpılmaya devam ediliyor suratlarımıza. Bunca faşist varken size hiç gerek yoktu doğrusu, bu kez siz de çarpıyorsunuz. Buyurun çarpın bakalım, bize öğretin eğriyi doğruyu Kürşad Bey... Genç kuşaklara öğretin. Verin gazı!”

Sahiden, verin gazı Kürşad Bey, yakışıyor valla...

2 yorum:

M. Sefer dedi ki...

Faşiste asla gerek yoktur. Çünkü Türkiye'de sol ve sosyalist olduğunu söyleyen bir parti, batı sahillerindeki laik ve çağdaş kentin caddelerinde stand kurup o ayki "Karanlık" dergisinde son gelişmeler üzerine ana temayı Ermeni Sorununa ayırır, kapitalist dünyanın ürettiği milliyetçilik görüşünün ışığında, utanmazca inkarcılık yapar ve kargaların güldüğü "Soykırım değil vatan savunması" yaptık sloganını haykırırlar.

Bendeniz ise şu günlerde o standın önünden geçtiğimde birgün kendimi tutamayıp hass.... diyeceğim ama yemiyor tabii. Hem Türk olmak hem de gerçekleri kabul edip bunu çevrenize anlatmak maalesef mümkün değildir.

Özetle, Birgün gazetesindek yazıya hiç şaşırmadım.

Mehmet Hayri Zan dedi ki...

Sefer Bey'e katilmamak mumkun degil. Sadece sol degil, Islamcilar da "biz" soz konusu olunca vicdanlarini kolayca bir kenara birakabiliyorlar. Futbol takimi desteklemek gibi bir seye donusuyor is. Dusman dislasinca ulus bir anda kendini birarada tutacak mayayi yeniden icat ediyor. Buna mesafe almanin ne kadar zor oldugunu dusununce de yurek karariyor.