Maşa kafa maşa mermer

Balyanlar mimar değil, kalfa da değil; harç karıştırmayı bile bilmezlerdi; arşivde belgesi var, isteyene gösteririz. Zaten Mimar Sinan da Türk oğlu Türk’tü. Bakmayın ‘devşirmeyim’ dediğine, mezarından kafasını bile çıkarıp ölçtük, kocamandı. Zaten Ermeni olsaydı öyle mükemmel eserler veremezdi. Dadyanlar da barutçubaşı değildir mesela, baruthanenin yolunu bile bilmezlerdi. Yüz sene boyunca dört Osmanlı sultanına hizmet vermiş olmaları, devleti kandırdıklarını gösterir. Göğüslerindeki nişanları da bit pazarından pazarlıkla satın almışlardır. Sarrafçıbaşılar, kuyumcubaşılar, ekmekçibaşılar, darphane eminleri hep sultanların iyi niyetinden yararlanıp mevki sahibi olmuşlar.
Bimen Şen de o hesap. Çalıntı bestelerle Atatürk’ün gönlünü kazanmış, “Yüzüm şen, hatıram şen, meclisim şen” şarkısına kanan yüce önder onun Der Ğazaryan olan soyadını “Şen”e çevirmiş. Hagop Martayan’a da “Dilaçar” soyadı verilmiş; halbuki Türkçeyi doğru dürüst bilmezdi bile, eşe dosta mektuplarını da Ermenice yazarmış. Ara Güler de fotoğrafçı değildir zaten, bayatlamış fotoğraf filmleri satan bir işportacıdır, nasıl olup da dünyaca ün kazandığını tespit edemedik.

Velhasıl, bu Ermeni milletinin, ki maşa bir millet olduğu malumunuzdur, kültürümüze hiç katkısı olmamıştır. Yüzyıllarca hoşgörümüz sayesinde beraber yaşamışız. Hoşgörünün de sınırı var tabii, baktık ki maşalığa devam ediyorlar, paşa paşa defterlerini dürdük, gittiler.
11 Mayıs 2007

Hiç yorum yok: