Desa'da olan biten (devam)

Agos, 5 Aralık 2008

21 Kasım tarihli Agos’ta, ‘Çalışanları dinleyelim’ başlığı altında, söze “Memleketin başka meseleleri de var” diyerek başlamış, kot taşlama işçilerinin hayatını karartan silikozis hastalığına, sendikalı oldukları için işten atılan Desa deri fabrikası işçilerine ve güç koşullar altında çalışan çağrı merkezi çalışanlarına kulak kabartmıştık.

26 Kasım’da, Desa’nın halkla ilişkilerinden sorumlu Ünite İletişim’in bir yetkilisi, “36 yıldır binlerce kişiye istihdam ve Türk ekonomisi için katma değer yaratmış bir şirket olarak”, yazımdaki “tek taraflı bilgilere istinaden” kamuoyunu doğru bilgilendirmek adına, Desa Yönetim Kurulu Başkanı Melih Çelet’in kaleme aldığı bir bilgilendirme metnini iletti.

Bu haftaki ‘Hayat, Olduğu Gibi’ bu konuya ayrıldı. Metnin bir özetini yandaki sütunda bulacaksınız. Detaylara girmeden önce, bir çift kelam...

Desa’nın, kamuoyunda iyi bir itibara ve isme sahip olmak istemesi çok anlaşılır bir durum. Pek çok fabrika ve mağazaya sahip, dünyaca ünlü markalar için üretim yapan bir firmanın, çalışanlarının sendikal örgütlenme hakkını gasp eden, onları bu yüzden kapı önüne koyan, üstelik hak ettikleri tazminatları ödemeyen bir firma olarak tanınmak istememesi de öyle...

Bu çerçeveden baktığımızda, Desa’nın, çalışanlarının işlerini insanca koşullar altında yapmasını gözetmek; onların bu koşulları elde etmelerini sağlamada yegâne güçleri olan sendikanın faaliyetlerini engellememek ve böylece gerçekten dünya standartlarında bir işveren gibi davranmak yükümlülüğü var.

Desa hakkındaki iddiaları bir ya da iki işçi dile getirmiyor. Firmaya dava açmış olan 37 kişiden ve mağdur olduğu halde dava açmayan kişilerin pekçok basın organında yer almış tanıklıklarından söz ediyoruz.

Firma, çalışanlarının haklarını çiğnediği gerekçesiyle bozulduğunu düşündüğü imajını düzeltmek için harcadığı enerjinin ve paranın bir kısmını adil bir idare oluşturmak için harcasa, çok daha hayırlı bir iş yapmış olmaz mı?


Firma kendini nasıl savunuyor?

Desa Yönetim Kurulu Başkanı Melih Çelet imzalı bilgilendirme metninde şu noktalar öne çıkıyor:

- DESA, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetimlerine ek olarak, son 15 yıldır, bağımsız denetim kuruluşları tarafından, ‘ETIBase Code’ adı verilen bir denetime tabi tutuluyor. Bu kapsamda, çalışma koşulları, fabrikalarda çocuk işçi çalışıp çalışmadığı, örgütlenme özgürlüğü bulunup bulunmadığı, sağlık ve iş güvenliği, çalışanların özlük haklarının tam olarak karşılanıp karşılanmadığı gibi, çalışma hayatının ve endüstriyel ilişkilerin temellerini oluşturan tüm konular mercek altına alınıyor.

- Hiçbir çalışan sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çıkarılmadı. İşçiler ya kendileri istifa ettiler, yahut da muhtelif sebeplerle iş akitleri feshedildi.

- Firmada sendikalı olarak çalışmakta olan pek çok işçi var.

- Dava açan çalışanlar ya iş akdinin feshedildiği gün, veya onu takip eden 2 haftalık süre içerisinde sendikaya üye oldu. Önceden sendikalı değillerdi.

- Son 7 ay içerisinde tüm Desa fabrikalarındaki işçiler huzurlu bir şekilde çalışmakta, örgütlenme özgürlüklerini, daha önce de olduğu gibi, alabildiğine kullanmaktalar.


İşten atılan işçilerin iddiaları

Öncelikle şunu söyleyelim: TCK’nın 118. maddesine göre, bir kimsenin sendikaya üye olmaması için cebir veya tehdit uygulamak, hapis cezası gerektiren bir suç. Yani, 37 işçinin “Firma bizi sendikalı olduğumuz için işten çıkardı” diyerek dava açtığı bir ortamda, Desa yöneticilerinin “Evet, öyle yaptık” demesini beklemek pek gerçekçi değil.

Desa mektubunda iddia edildiğinin aksine, işten çıkarılan işçilerin, sendikaya üye olduktan kısa bir süre sonra, sendika üyeliğinden veya işten ayrılmaları için baskıya uğradıkları yönünde beyanları mevcut. İşçiler zaten bu nedenle yargıya başvurmuş durumdalar.

Firma yöneticisi Burak Celet’in 1 Mayıs 2008 tarihinde işçilere yaptığı bir konuşmada “Ben dahil, bu fabrikada 701 kişi de imza atsa, bugün yine de sendikalı olmam. Bunu çok iyi bilin. Burası 35 senelik firma, bugüne kadar olmadı, bundan sonra da olmayacak” dediğinin, bir ses kaydıyla sabit olduğu belirtiliyor. Bu kayıt bir televizyon kanalında da yayımlandı.

İşçlerin ortak beyanları, Desa’daki çalışma koşulları hakkında ciddi şüpheler doğuruyor. Fabrikada yasal sürelerin çok üzerinde mesai uygulamaları olduğu, bu mesailerin bordrolara yansıtılmadığı, çalışma saatlerinin haftalık 45 saatin çok üzerinde olduğu, mesaiye itiraz eden işçilerin işten atılmakla tehdit edildiği, çok sayıda kadın işçi çalıştırılmasına rağmen emzirme odası, kreş gibi uygulamaların bulunmadığı, Sefaköy fabrikasında işçilerin çalıştıkları ortamda havalandırma bulunmadığı, işçilerin üretim sırasında kullanılan kimyasalların etkisine maruz kaldığı, tuvaletlerin yetersiz olduğu, çalışma süresinde belli saatler dışında kapalı tutulduğu ve insan sağlığını tehdit edecek boyutta kirli olduğu iddia ediliyor. Ayrıca, önceden haberli denetimlerde bu koşulların geçici olarak düzeltildiği, göstermelik emzirme odaları oluşturulduğu, ancak bir-iki gün sonra her şeyin eski haline döndüğü belirtiliyor.


Desa ve iki karar

Çalışanlarının “örgütlenme özgürlüklerini alabildiğine kullandığını” belirten Desa, geçtiğimiz aylarda Çalışma Bakanlığı’na başvurarak, faaliyet alanının, deri değil büro işkolu olduğunun tespit edilmesini istedi. Burada amaç, Deri-İş sendikasının Desa fabrikalarında örgütlenmesinin önüne geçmekti. Çalışma Bakanlığı, 21 Ekim 2008 tarihinde bu talebi reddetti ve Desa fabrikalarında “ham deri işleme, deri konfeksiyon, saraciye üretimi ve üretilen deri mamüllerinin pazarlama işlerinin yapıldığını”, buralardaki işçilerin “üretim” işinde çalıştığını tespit etti.

Böylece, Desa yöneticileri, bakanlık kararıyla, fabrikalarının büro değil deri işkoluna dahil olduğunu öğrenmiş oldular.

*

Firma yöneticileri, 11 Kasım’da, bu kez Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurarak, Deri-İş sendikasının “yasal dayanaktan yoksun, yalan, iftira ve hakaret içeren, haksız rekabete neden olan ve kötü niyetli bir karalama kampanyası yürüttüğü” gerekçesiyle, durdurma ve ihtiyati tedbir kararı alınması için başvurdu.

Mahkeme, firmanın Deri-İş’in faaliyetlerini engellemeye dönük bu talebini 17 Kasım’da reddetti.

Hiç yorum yok: