Bir imha kampanyası

Agos, 31 Ağustos 2007 

ABD’deki etkili Yahudi kuruluşlarından ADL’nin (İnkâr Karşıtı Birlik) bugüne kadarki tutumunu değiştirerek, 1915’te Ermenilerin yaşadığı felaketi ‘soykırım’ olarak tanıması çok tartışıldı. Tartışmanın tonu, alışık olduğumuz üzere, yaşanan acıların inkârıyla derinleşen yaralara tuz basacak cinstendi.
ADL Başkanı Foxman’a yazdığı mektupta alınan kararın hatalı olduğu yönündeki görüşlerini dile getiren Jak Kamhi’nin, Vatan gazetesinde yayımlanan söyleşisinde, yazdıklarıyla ADL yönetiminin “resmen kafalarına vur(duğunu)” söylemesi bu ‘ton’a dair epey bir şey anlatıyor.
ADL yaptığı ilk açıklamada, 1915’te yaşanan trajedi hakkında geleneksel tutumunu değiştirdiğini ilan ederken, Amerikan Kongresi’nde görüşülmeyi bekleyen Soykırım Yasa Tasarısı’nın çözüme katkı sağlamayacağını dillendirerek, Türkiye’ye karşı köktenci bir tavır içerisinde olmadığını gösteriyordu aslında.
Açıklamanın ardından bir diplomasi atağına geçen Türkiye, Türkiyeli Yahudilerin güvenliği, İsrail’le ilişkiler, Türkiye’nin jeo-stratejik önemi gibi geleneksel kartlarını masaya sürerek ADL’nin bir tür geri adım atmasını sağlamış oldu.
21 Ağustos’ta Boston Globe’da yayımlanan makalesinde, Jeff Jacoby, New York Times gazetesinin, 1915’te, ‘jenosit’ teriminin henüz uluslararası literatüre girmediği bir zamanda gerçekleşen Büyük Felaketi aktarırken, ‘sistematik’, ‘kasti’, ‘imha kampanyası’ gibi ifadeler kullandığını yazıyordu. Bugün de, insan acıları uluslararası çıkar ilişkileri tarafından ‘sistematik’ ve ‘kasti’ olarak görmezden gelinirken, tarihsel gerçekler bir ‘imha kampanyası’na kurban gidiyor.

Hiç yorum yok: