Misak Toros’u yakından tanımazdım, sadece merhabamız vardı.
İstanbul’daki Ermeni tiyatro sahnelerinin sevilen bir emektarıydı. Gitaristliğiyle, tasarımcılığıyla, oyun-culuğu ve yönetmenliğiyle, hayatı boyunca sanatla yoğrulmuş bir büyüğümüzdü.
Onyıllarca çabalamış, gülmeye, güldürmeye, insanları eğlendirmeye çalışmıştı. Bu, neresinden bakarsanız bakın saygı duyulacak bir emek demektir.
Onu kaybettiğimizi duyduğum an, onunla birlikte kaybettiğimiz şeyin geçmişle kurduğumuz ince bir bağ olduğunu düşündüm. O bağ, bizi dolaylı da olsa Osmanlı zamanlarının İstanbuluna, eski zamanlara ve eskilerin tiyatro sahnesine bağlıyordu.
Misak Toros, bir zamanlar Ermeni oyuncuların ve yönetmenlerin en önemli sürükleyicisi olduğu Osmanlı tiyatro geleneğine doğrudan mensup değildi belki, ama onun gölgesini üzerinde taşıyan, biraz uçarı, biraz çelebi bir havası vardı.
Misak Toros’un gidişiyle, bizi geçmişe bağlayan o ince bağ biraz daha inceldi.
Sevenlerinin başı sağ olsun.
Bizi geçmişe bağlayan
Agos, 12 Kasım 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder