İdam=cinayet

Saddam Hüseyin'in cezasının açıklanmasının hemen ardından apartopar idam edilmesi bütün dünyada tepkiyle karşılandı. Bu tepkiler öncellikle infazın insan haklarının en temel kurallarına dahi uygun olmayan koşullarda, sözlu sataşmalar ve sloganlar altında, üstelik bir bayram sabahında gerçekleşmesi ve idam görüntülerinin basına “sız(dırıl)ması” üzerinde yoğunlaştı. İngiltere'de yayımlanan Independent gazetesinin deneyimli muhabiri Robert Fisk, 31 Aralık'ta yayımlanan yazısında, Saddam'ın, hakkında açılan diğer davaların sonucu beklenmeden idam edilmesinin ardında, önceki dönemlerde kendisiyle çeşitli vesilelerle işbirliği yapan ABD'nin, bu meşum faaliyetlerinin bizzat Saddam Hüseyin tarafından faş edileceği kaygısının yattığını yazdı. Meselenin güncel siyasi yönleri bir yana, sanırız, bu trajik olay vesilesiyle şöyle bir durup idam cezası hakkında bir kez daha düşünmekte fayda var.

Özellikle son yirmi beş yılda dünyanın pekçok ülkesinde idam karşıtı siyasi hareketlerin etkinliğinin artmasıyla bugün dünyada, aralarında Türkiye ve Ermenistan'ın da bulunduğu 99 ülke idam cezasını kaldırmış durumda (11'inde bazı koşullara bağlı), 30 ülke ise hukuk sisteminde idam cezasına yer vermesine karşın son 10 yıldır cezaları infaz etmiyor; geriye kalan 68 ülkede ise idam cezası mevcut (ABD'de sadece bazı eyaletlerde kaldırıldı) (http://en.wikipedia.org/wiki/Death_sentence). Bütün dünyada eğilim cezanın kaldırılması yönünde olsa da (idam cezasını kaldırmış olan ülkelerin sayısı 1977'de yalnızca 16'ydı), halihazırda pek çok ülkede idam cezasının var olduğunu ve uygulandığını bilmek huzursuzluk verici.

Hukuki bir temel üzerine oturuyor olsa da bir insanı öldürmek sonuçta bir cinayettir. İşlenen suç ne olursa olsun mücrimin canına kastetmek, onun, işlediği suçun sonuçlarını idrak ederek pişman olma ve salah bulma imkânını ortadan kaldırdığı için, insanî değildir. İdam cezasının uygulandığı toplumların daha huzurlu ve mutlu olduğuna dair herhangi bir işaret de bugüne kadar görülmemiştir. Bir can alınarak sağlanacak toplumsal huzurun gerçekliği de şüphelidir elbette. İdam cezası, ister en soğukkanlı, hijyenik, “sağlıklı” koşullarda infaz edilsin (sözgelimi iğnelerle “uyutma” yoluyla), ister bazı ülkelerde olduğu gibi sokak ortasında bir kılıç darbesiyle, ister siyasi veya dini gerekçelerle uygulansın, insanlık adına utanç ve elem verici bir yaradır. Bu yaranın yeryüzünden silinmesi için her türlü çabayı göstermek de bir insanlık görevidir. Bugünün reelpolitik dünyasında gerçekleştirmek hayal gibi de görünse, başta ABD ve Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere, hukuk sisteminden idamı dışlamayan ülkelere çeşitli yaptırımlar uygulamayı, sözgelimi uluslararası kurumlardaki üyeliklerini askıya almayı savunmak bu yönde atılacak ilk adımlardan biri olabilir.

5 Ocak 2007

Hiç yorum yok: