Yerçanik Aram

Bahçekapı'daki lokantan parmakla gösterilirdi. Onlarca garson masaların etrafında fırdöner, müşterilerin, yiyip içtiklerinden ve senin ev sahipliğinden memnun, masalarında ağır ağır hasbıhal ederdi. Her birini tek tek tanır, huylarını sularını, kimin hangi teline bastığında hangi notanın çalacağını ezbere bilirdin. Derdi olanın derdini alır, yüzü gülenin neşesine ortak olur, hangi işin, hangi dairede, hangi memurla halledileceğini adeta içgüdüsel bir şekilde kestirirdin. Adın boşuna Yerçanik (Mutlu) Aram diye çıkmamış, 40 kişinin ekmek parası kazandığı o koca lokantanın tabelasına boşuna yazılmamıştı. Akşam öğünlerinde masaların hatırı sayılır, sözü dinlenir kimselerden geçilmezdi. Moda olan Pera'ydı, Tokatlıyan'dı, Pera Palas'tı ama senin havan hiçbir devirde sönmez, güzel yemek ve tatlı tatlı içmek isteyenler, al yanaklı toparlak Yerçanik Aram'ın yerinden şaşmazdı. Hele Meşrutiyet ilan edilip Mebusan Meclisi açılınca, mebuslar, nazırlar kapından eksilmez olmuş, Meclis'in kulislerinde harlanan ateşli siyasi tartışmalar, senin beyaz örtülü masalarında, içi beyaz mai dolu kadehlerinde söner hale gelmişti. İstanbul'un bütün büyük Ermeni aşçıları gibi sen de Vanlı mıydın? Bir soyadın var mıydı? Hanımın seneler önce ölmüşken, bu kadar işin arasında iki güzel kızına o güzel terbiyeyi vermeyi nasıl becermiştin? Şu lakerdayı böyle tam kıvamında çıkarmayı sana Rum ustan Yani mi öğretmişti?

Bu sorular neden cevapsız kaldı Yerçanik Aram? O 24 Nisan gecesi, senin lokantanın gediklisi olan olmayan, siyasete az buçuk karışmış, partili diye adı çıkmış bütün Ermeniler toplanırken, senin onların arasında ne işin vardı? Hadi koluna girip seni zorla Sirkeci'deki o kara binaya götüren iki gariban zaptiye Yerçanik Aram'ı tanımazdı, tutuklanıp sürülecekler listesine adını yazan efendiler de mi senin siyasetten anlamadığını, yemeğin tuzundan, rakının iyisinden ve müşterilerinin yüzünün gülmesinden başka tasan olmadığını bilmezdi? Duyduk ki, mebus Keğam Efendi Ayaş yolunda o kadar ısrar etmiş sana geçen aydan kalan borcunu ödemek için; nuh demiş peygamber dememiş, “Isdanbol'a dönünce verirsin Keğam Efendiciğim,” diye tutturmuşsun. Sen o yolun dönüşü olmadığını bilmeyecek adam değildin Yerçanik Aram, belli ki o zindanda bile birilerini neşelendirmeye çalışmış, gene yerçanikliğini yapmışsın.

3 Kasım 2006

Hiç yorum yok: