Fosforlu Cevriye, Suat Derviş
Fosforlu Cevriye, hafızalarda her ne kadar iki film çevriminin görüntüleriyle yer etmiş olsa da (1959 Neriman Köksal; 1969 Türkan Şoray) Suat Derviş'in (1905-1972) romanıdır. Türkçe edebiyatta İstanbul'u roman kahramanı olarak ele alan pekçok eser içerisinde sahiciliğiyle ve inandırıcılığıyla öne çıkar. Yıllanmış, hazmedilmiş bir çok-kültürlülük perdesi önünde roman kahramanları, müthiş çarpıcı bir argoyla bezeli kadim İstanbul ağzıyla konuşurlar. Lüks evlerin, asfalt caddelerin ve ışıklı vitrinlerin değil, kulübelerin, çıplak sokakların, batakhanelerin, köprü altlarının İstanbuludur bu. Oyuncuları da beyefendiler ve hanımefendiler değil külhanbeyleri, serseriler, sokak kadınları, yosmalar, karakolun gediklileridir; tutunamayan, adam/kadın yerine konmayanlardır. Cevriye'nin “O'na” böyle çılgınca vurulmasının nedeni, belki de en çok, kendisine “siz” diye hitap etmesi, insanca davranmasıdır. Okuru heyecandan heyecana sürükleyen olay örgüsüyle Fosforlu Cevriye Türkçede yazılmış en güzel sevda romanlarından biridir.
Siyasi olarak komünizme meyletmesi nedeniyle hayatının önemli bir kısmını takibatlar ve yurtdışı sürgünleriyle geçiren kadın romancı Suat Derviş,1939'dan sonra, ta 1960'ların sonlarına dek kitaplarını basacak yayınevi bulamamış, bu nedenle uzun yıllar antolojilere girememişti. Son yıllarda, özellikle kadınlar üzerine çalışmaların artmasıyla, Nazım Hikmet'in “Ağlasa da gizliyor gözlerinin yaşını / bir kere eğemedim bu kadının başını” dizelerine ilham veren bu değerli yazarın hatırlanması sevindirici.
______________
Not: Elimizdeki Doğan Kitap baskısının (2004) Suat Derviş'in hayatı ve eseri hakkında tek satır bilgiye yer vermeyerek, her nedense yazarın hatırasını (ve elbette okuru) cezalandırmayı tercih ettiğini belirtmeden geçmeyelim.
5 Ocak 2007