Agos, 4 Şubat 2011
Geçen hafta, Patriğimizi Seçmek İstiyoruz İnisiyatifi’nin çağrısıyla Feriköy Kilisesi’nin Nazar Şirinoğlu salonunda düzenlenen panelde Patriklik’teki krizle ilgili olarak dile getirdiğim, Başepiskopos Ateşyan’ın istifa etmesi gerektiğine dair görüşleri bir de burada açıklamak istiyorum.
Bu krizin geçmişi ve sorumluları hakkında daha önce pek çok defa yazdığım ve başkaları da görüşlerini çokça dile getirdiği için, “Kim, ne yaptı, neden yaptı, nasıl yaptı, ne yapmalıydı, nasıl oldu?” ve geçmiş zaman kipli başka bilumum sorulara yanıt aramadan, içinde bulunduğumuz derin kuyudan çıkıp, Patriklik makamına halk tarafından seçilmiş bir ruhaniyi nasıl oturtabileceğimiz ve bunun için izlenecek yol üzerinde durmakta yarar var.
Ancak yine de, hükümet ve Patriklik yetkililerinin birlikte yarattıkları ‘Patrik Genel Vekili’ ucubesinin beraberinde getirdiği vahim bir sonuca dikkat çekelim. Patrik II. Mesrob’un ağır rahatsızlığının ardından seçim hakkımızın belirsiz bir süre için askıya alınmasıyla, ne acıdır ki, Patriğin ölümünü bekler olduk. Doktorlar dahil hiçbirimiz bu rahatsızlığın ne kadar süreceğini bilmiyoruz, ve yaratılan durum, koskoca bir toplumu ‘Patriğin ölümünü bekleyen akbabalar’ haline getiriyor. Bu utancın vebali, her şeyden önce, patriğin ölümüne kadar seçim yapılmayacağı aldatmacasının ardına saklanan pek muhterem ruhanilerimizin boynuna.
Türkiye Ermenileri, eninde sonunda 85. patriğini seçecek. Hiçbir güç, kazanılmış demokratik hakkımızı elimizden alamaz. Ancak bu dönemi nasıl geçireceğimiz önemli. Onurlu bir şekilde, şeffaf mekanizmaları işleterek, seçimi hakkıyla gerçekleştirip temel değerler etrafında uzlaşacak mıyız, yoksa hasta Patriğin nasılsa öleceği, dolayısıyla seçim için ısrar etmememiz gerektiği mesajını ortalığa yayan ruhani kisveli tacirlere boyun mu eğeceğiz?
Mekanizma demişken, unutmayalım ki, bugüne kadar pek zikredilmeyen ‘istifa’ mekanizması, ahlakın geçerli olduğu ortamlarda onurlu bir duruşu simgeler. Başepiskopos Aram Ateşyan’ın, Ermeni halkının ezici çoğunluğunun içine sindiremeyip reddettiği ‘Patrik Genel Vekili’ görevinden istifa etmesi gerekir. Ateşyan, bu uğursuz unvanı kullanmaktan vazgeçerek istifasını açıklarsa, seçimin önündeki engelleri de kaldırmış, böylece, tarihe, taşıdığı unvan gibi uğursuz bir adla geçmesini de engellemiş olur. Böylece belki düşen itibarını yükseltebilir ve ‘koltuk sevdalısı ruhani’ imajını silme şansına kavuşur.
Peki, eğer Başepiskopos Ateşyan bugüne kadar izlediği tavrı terk etmez, halkın tepkilerine kulaklarını tıkar ve bildiğini okumaya devam ederse ne olur? Ne olacak; belki seçim için biraz daha bekleriz, ama kendisinin akıbeti pek ‘mübarek’ bir akıbet olmaz. Halkına sırt dönen önderlerin başına eninde sonunda neler geldiğine dair örnekleri son haftalarda çokça gördük. Ateşyan’ın istifa edip seçimin yolunu açması, onu devrik müstebitlerin akıbetinden koruyacak tek yoldur.
Yerimiz dar... Dilerseniz biraz da bu haftasonu yapılacak olan Üç Horan seçimlerinden konuşalım ve istifadan sonra izlenecek yolu başka bir yazıda tartışalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder