Agos, 16 Mayıs 2008
Bin bir dolambaçlı yoldan geçtikten sonra, Kürtçe televizyon ve radyo yayınında bugün neredeyiz?
2002’de, AB Uyum Paketi kapsamında RTÜK Yasası’na yapılan bir eklemeyle “Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabileceği” hükme bağlanmıştı. Bu cümledeki ‘de’ bağlacının, yapılan düzenlemenin ruhundaki muhafazakârlığı ve çelişkiyi açığa çıkardığının altını çizmek gerekiyor. Nitekim, daha sonra yasa değişikliğini hayata geçirmek için hazırlanan Radyo ve Televizyon Yayınlarının Dili Hakkında Yönetmelik, Türkçe dışındaki dillerde yayıncılığın ancak devlet televizyonu eliyle yapılabileceğini belirtiyordu.
Bu devlet tekelini kırmak isteyen kuruluşlar yönetmelikten ancak iki yıl sonra, yine AB hatrına yapılan bir değişiklikle yayın izni alabildi. Ancak bu izin, televizyonlara günde 45 dakika, haftada toplam dört saat; radyolara ise günde bir saat, haftada toplam beş saat yayın sınırlaması getiriyordu. Bu, Türkiye’ye özgü bir “ölme eşeğim, ölme!” durumuydu.
Böylece, ‘reform’ adı altında yapılan yasalar daha sonra hazırlanan yönetmelikle kadük hale getiriliyor, kâğıt üstünde ‘serbest’ olan Kürtçe yayınlar fiiliyatta imkânsız kılınıyordu ve bu sayede hepimiz rahat bir nefes alıyorduk!
Geçenlerde ajanslara TRT’nin Ermenice yayın yapmaya hazırlandığı haberleri düştü. Kürtçe yayının bu kısa macerasını göz önünde bulundurursak, “Eyvah!” demekten başka çıkar yol yok gibi görünüyor.
Konuyla ilgili yakından fikir sahibi olmak için, dilerseniz yan sütuna bağlanıp TRT’nin Ermenice test yayınına kulak kabartalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder