Bir musibet...

Agos, 6 Mart 2008


Irkçı ve ayrımcı Sarı Gelin belgeseli hakkında haftalardır söylenmedik söz kalmadı. Devlet içinde bir kesimin Ermenileri ezeli ve ebedi düşman olarak gördüğünü bir kez daha ispatlayan propaganda filminin Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanıp, okullarda gösterilmek üzere Milli Eğitim Bakanlığı tarafından dağıtılması (ne işbirliği!) yoğun bir tepkiyle karşılandı.

Kendisiyle ilgili olmayan bir sürü konuda açıklama yapma alışkanlığını yakından bildiğimiz Genelkurmay’dan konuyla ilgili ses çıkmasa da, DVD’leri okullara dağıtan MEB, hiç de samimi görünmeyen beyanlarla da olsa, belgesele sahip çıkmamayı tercih etti.

Türkiyeli Ermeniler bu tür tavırlarla karşılaşmaya da, bu darbeleri gündelik hayatın hayhuyu içine usulca yedirerek savuşturmaya da alışkınlar. Ancak, bu son olay sonrasında yaşananlar, geçmişteki örneklerden farklı, umut verici bazı gelişmelere de kapı aralamadı değil.

Sarı Gelin’in ardından, pek çok kişi ve kurum, Ermenilerin derdine ortak olduğunu, dahası, belgeselin tüm Türkiyelilere hakaret etmek anlamı taşıdığını ilan etti. Yetkilileri uygulamaya son vermeye çağırdı.

istanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ve Milli Eğitim Bakanlığı hakkında Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunan Dr. Serdar Kara’nın çıkışı, bu tepkilerin belki de en anlamlısıydı. Suç duyurusunun ardından çeşitli tehdit mesajları alan, etnik kökenleri sorgulanan Dr. Kara’nın geçen hafta Agos’ta yayımlanan sözleri, yaşanan onca acıdan sonra, devletin gayrimüslim topluluklara karşı artık gelenek halini almış hoyratlığına müsaade etmeyecek birilerinin var olduğunu gösteriyordu. Kızının okulda belgeseli izledikten sonra kapıldığı dehşeti görerek Milli Eğitim Bakanlığı’ndan şikâyetçi olan Kara, “Bütün halkların kardeş olduğunu, bu ülkenin, içinde yaşayan farklı kimliklerin ortak vatanı olduğunu biliyorum” derken, hepimizin mutlulukla sahipleneceği bir memleket hayalini de çiziyordu.

Bu hayali paylaşıp, mesela, Meclis’te Kürtçe konuşmanın doğal bir hak olduğunu savunan ‘Türk’lerin sayısı artıkça, daha nice propaganda belgeselinin sahipsiz kalacağını biliyoruz. Dr. Serdar Kara ve onun gibi vicdan sahibi insanlar, Türkiye’de kimliğinden, dilinden, dininden dolayı aşağılananların umutlarını taze tutuyor.

Hiç yorum yok: