1916’da doğmuş. Dile kolay, doksan üç yıl önce. O doksan üç yılda, üç kuşağın Yoldaş Sarkis’i, Sarkis Amca’sı, Sarkis Usta’sı olmuş.
Onu on-on iki yıl önce tanıyan biz zibidiler içinse, Sarkis Varbed oldu hep. Ermenilikle muhalifliği bir bedende harmanlamaya çalışan körpeler için, tarih öncesinden gelmiş bir armağandı sanki. O yaşında ezberden Taniyel Varujan şiirleri okuyan, Ermenice şiir yazan, marşlar, ağıtlar söyleyen, başka, bambaşka hayalleri olan bir dünya insanı.
Alt tarafı bir marangoz hem de!
1915’ten önce, Ermeniler, bu topraklarda bir sürü şeydiler. Kunduracı, taş ustası, hemşire, ev kadını, bakkal, doktor, tüccar, köylüydüler. Oysa bugün, yaşadığımız zamanda, başka herhangi bir şey olmadan önce, isteseler de istemeseler de, onlar Ermeniler. Öğretmen de olsalar, boyacı da, tefecilik de yapsalar, önce Ermeni’ler. Bundan kaçamazlar.
Bu memlekette yaşamak için her nasılsa direnmiş, biraz garip mahluklar. Müzelik kelaynaklar.
Sarkis Varbed, bize belki de ilk kez, önce Ermeni değil kendi olarak Ermeni olmanın ve daha da bir sürü şey olmanın yordamını gösterdi. Göstermeden, öğretmeden, öylece yaşayarak.
Sarkis Varbed, önce emekçiydi. Sınıfının insanıydı. Marangozdu, ustaydı, hünerliydi. Dünyayı bu ilişkiler ve çelişkiler yumağı içinden anlamaya çalışırdı. Sosyalistti. Sosyalist olmayı tercih etmişti. Önce vicdanı, sol memesinin altında parlayan cevher, ondan sonra da aklı götürmüştü onu oraya.
Oğuldu, babaydı, kocaydı, dedeydi.
Ve Ermeni’ydi elbette. Nasıl olmasındı? Suriye’de bir çadırda, anasının tehcir yürüyüşünün orta yerinde gelmişti dünyaya. O Ermeni değilse, kimdi Ermeni?
Ermeniliği sırtında İsa’nın çarmıhı gibi taşırken, daha güzel bir dünya hayalini hep canlı tutmuştu. Mazlumdan, ezilenden, muhtaçtan yanaydı gönlü. Hayat hikâyesini, “Dünya hepimize yeter” diye adlandıracak kadar açıktı paylaşmaya.
Böyle kaç kişi tanıdınız hayatta?
Böyle kaç kişi kaldı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder