Her ikisi de Kürt açılımı çerçevesinde değerlendirildi, ama Aramê Tigran’ın cenazesinin Türkiye’ye getirilmesinin engellenmesi ve Cumhurbaşkanı Gül’ün, konuşmasında Bitlis’in Güroymak beldesinin eski adı olan Norşin’i telaffuz etmesi üzerine kopan tartışmalar, Kürt sorunu bağlamında atılacak adımların, memleketin başka meseleleriyle yakından ilişkili olduğu ve dertlerin ancak çok boyutlu, derinlemesine yaklaşımlarla derman bulacağını gösteriyor.
Tigran’ın Diyarbakır’a gömülmesine izin verilmemesi, medyada, Kürtlerin kültürel taleplerine saygı duyulup duyulmadığı ve son açılım politikasının samimiyeti ekseninde konu edildi. Oysa sorun, bir başka yönüyle, 1915’te topraklarından zorla sökülüp atılan Ermenilerle ilgiliydi.
İçişleri Bakanlığı, açıktır ki, Tigran’ın Diyarbakır’da gömülmesinin siyasi bir provokasyona yol açacağından değil, dünyanın dört bir tarafına dağılmış olan Ermenilerin, gelip bir gün Elazığ’a, Sivas’a, Malatya’ya gömülmek isteyeceğinden çekinip, sanatçının bedeninin Diyarbakır’a nakline cevaz vermedi. Bu karar alınırken, istihbarat teşkilatının, eli silahlı zevatın ve milli güvenlik devletinin bilumum birimlerinin de işin içinde olduğuna şüphe yok.
Yapılan açıklamalarda, Aramê Tigran’ın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmadığı için Diyarbakır’a gömülemeyeceği belirtildi. Peki, Aramê Tigran nasıl vatandaş olacaktı?
Anne babası memleketlerinden sökülüp atılmış, üstelik topraklarına geri dönemeyeceklerine dair kanunlar çıkarılmış, üstelik yaşadıkları acılar onyıllardır inkâr edilmiş bir halkın evlatları, nasıl Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olacaktı?
Türkiye’de müesses nizamın, Aramê Tigran’ın son arzusunu hoyratça geri çevirirken bir an bile tereddüde düşmemesi, Ermeni Sorunu denen şeyin, Türkiye’de bir ‘soykırımdı/değildi’ tartışmasına indirgenmesinin, devletimizin ne kadar işine geldiğini açık ediyor.
Aramê Tigran gibi, ataları bu topraklardan zorla gönderilmiş diasporalı ve Ermenistanlı Ermenilerin, memleketlerine ‘ölü ya da diri’, diledikleri gibi dönebilmeleri teklif dahi edilmedikçe, edilemedikçe, hangi ‘Ermeni açılımı’nın samimiyetine inanabiliriz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder