Agos, 4 Aralık 2010 Büyükada’daki gasp edilen Rum Yetimhanesi, nihayet gerçek sahibine, Patrikliğe devredildi. Bakmayın büyük gazetelerin haberi Türkiye devletinin gayrimüslimlere yaptığı büyük bir jest gibi sunmasına. Unutmayalım ki, bu işlem, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’yi mahkûm eden ve genel teamüllerinin dahi dışına çıkarak Türkiye’nin yetimhaneyi iade etmesini “şart koşan” kararının ardından yapılabildi. Yani adalet bir kez daha uzaklardan, ta Strasbourg’dan geldi.
Gelen haberlere göre, yetimhane Ekümenik Patriklik tarafından restore edilecek. Oysa, kiliseye kırk yıl önce el konulmasaydı, orası yetim çocuklara veya muhtaçlara hizmet eden bir yer olarak faaliyetine kesintisiz devam edebilseydi, bugün restorasyona ihtiyaç duyulmadan bina doğal haliyle karşımızda olacaktı. Şimdi ise, elimizde harabe halinde, yıkık dökük dev bir yapı var.
Zalimin zulmü yüzünden geç tecelli eden adalet, tam adalet olamıyor bir türlü... Eğer Türkiye gayrimüslim vatandaşlarına gerçek vatandaş gibi davranabilme olgunluğunu gösteren adil bir devlet olabilseydi, Rumların sayısı bu kadar azalmayacak, yetimhane yetimhane olarak, kilise kilise olarak, okul okul olarak, şu üstteki fotoğraftaki mutfak da mutfak olarak kalabilecekti.
Bugün, iade edilen yetimhanenin kuruluş amaçlarına uygun bir hizmet verebilmesi söz konusu değil, çünkü ayrımcı politikalar nedeniyle ülkedeki Rumların sayısı iki bine kadar düştü. Ve biz adalet bir şekilde tecelli etti diye seviniyoruz...
Ermenicede, “Vay kez kağak, vor takavorıt manug e!” diye bir deyim var.
“Yazık sana şehir, yazık ki kralın daha çocuk!” diye çevirebiliriz.
Yazık bize ki, kralımız bir türlü büyümek bilmiyor. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder