Aktütün baskınında ölen gençlerin haberi televizyonlara düştüğünde, iki yıl önce Çukurca’da öldürülen asteğmen Zeki Burak Okay’ın babası Sezai Okay’ın sözleri geldi aklıma.
Geçen ay bir törenle oğlunun Övünç Madalyası’nı alan baba Okay, gazetecilerin sorularını yanıtlamış ve şöyle demişti: “5 yaşında eline silah almış insanlarla bizim el bebek gül bebek yetişmiş çocuklarımızın baş etmesi mümkün değil. Mutlaka buna bir çare bulmamız lazım. (...) Profesyonel terör timlerini oluşturarak bunu yapabiliriz. Başka türlü mümkün değil.”
Okay’ın acısını idrakin yanına bile yaklaşmamız mümkün değil şüphesiz. Ancak, Türkiye’nin bir kan gölüne dönmesinin de, gencecik çocukların bugün hâlâ can alıp can veriyor olmasının da, onun bu sözlerinde billurlaşan düşünce iklimiyle alakalı olduğunu görebilmeliyiz.
Türkiye’de devletin, sivil ve askeri idarecilerin, eli kalem tutanların yıllar yılı yaydığı önyargılar; Kürt’ün ‘biz’den başka, bizden farklı, bizden ayrı bir varlık olduğu fikrinin giderek yaygınlaşması ve ayrımcılığın toplumun geniş kesimlerince içselleştirilmesi sonucunu doğurdu. Her Kürt, potanisyel bir terörist, kontrol altına alınması, izlenmesi ve en nihayet uzak durulması gereken bir tehdit haline geldi.
Bu zihinsel karartmanın en açık ifadesi olan “5 yaşında eline silah almış insanlar” / “el bebek gül bebek yetişmiş çocuklarımız” ayrımı, Kürtlerin ötekileştirilmesi sürecinin artık son safhaya, yani ‘şeytanlaştırma’ noktasına geldiğini gözler önüne seriyor. Devlet, yurttaşını kontrolü altına almak için, onun korkacağı ve bu sayede savaşın kirli oyunlarına göz yumacağı dehşetengiz düşmanı, kendi şeytanını yarattı. Bu ırkçı bakış, o ‘şeytan’ın çocuklarını çocuk, gençlerini genç, ihtiyarlarını ihtiyar, kadınlarını kadın, velhasıl insanı insan olarak görmeye engel oluyor bugün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder