Agos, 17 Ekim 2008
Türkiye Futbol Milli Takımı Bosna-Hersek’i yenmiş.
Televizyonda, eski futbolcu Semih Yuvakuran maçı yorumlarken, söz, uluslararası kariyerinde tercihini Almanya Milli Takımı’ndan yana kullanacağına dair haberler çıkan Werder Bremen’li Mesut Özil’e geliyor. Yuvakıran öfkeli:
“Bir futbolcu eğer Türk Milli Takımı’na davet aldığında düşünmek için süre istiyorsa, onun üstünü hemen çizeceksin kardeşim!” diyor. “Eğer bir adam Türklüğü yüreğinde hissetmiyorsa, zaten onun futbolculuğundan hayır gelmez!” Eski futbolcu hiddetleniyor, kendini tutamayacağını hissedince kestirip atıyor: “Bu konu hakkında konuşmaya değmez, kapatalım.”
Hayır, kapatmayalım.
Soralım: Mesut Özil ne yaptı?
Doğduğu, okula gittiği, ismini duyurduğu, muhtemelen dilini Türkçeden daha iyi bildiği ülkenin milli takımını tercih etmeyi aklından geçirdi. Kendini daha çok oraya ait hissettiği için. Veya, belki de sırf kariyeri açısından bunun daha doğru olduğunu hissettiği için.
Soralım: Mesut Özil ne yaptı?
Kendi kararını verdi ve yetişmesi için hiçbir emek harcamadığı halde ‘vatani görev’ini yerine getirmesini bekleyen ülkeyi değil, hayatını kazanacağı oyunu kendisine öğreten ülkenin milli takımında oynamayı düşündü.
Ona öfke duyanların istediği gibi kan bağını değil, yurttaşlık bağını seçti.
Yolu açık, attığı her şut gol olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder