Esquire'daki 'özür' yazısı

Bir süre önce Agos'tan arkadaşım Aris (Nalcı) arayıp Esquire dergisinin özür kampanyasıyla ilgili fikrimizi öğrenmek istediğini söyledi. Başta "ne gerek var" diye düşünsem de, Aris normalde Agos okumayacak insanlara da ulaşmanın önemli olduğunu uygun bir şekilde anlatınca, ben de bir şeyler karaladım. Aşağıda o kısa metin var (dergide son cümle düşmüştü).

Esquire
dosyayı "Ermeni meselesinde mikrofonu karşı tarafa uzattık" diye sunmayı tercih etmişti. "Karşı olmak"la ilgili bir sorunum olmasa da, bu takdime epey gücendiğimi söylemeliyim.

Esquire, Şubat 2009

Türkiyeli bir grup yurttaşın çıkıp Ermenilerin yaşadığı Büyük Felaket’ten ve bunun inkâr edilmesinden ötürü özür beyan etmesi, İstanbul’da doğup büyümüş bir Ermeni olarak bana her şeyden önce, içinde yaşadığım, parçası olduğum toplumun geleceği açısından umut veriyor.

Bu özrü, imzacıların bireysel ve vicdani tavrının onurlu bir yansıması olarak görüyorum.

Özür dilemenin hiç de kolay olmadığını hepimiz biliriz. Özür, her şeyden önce yaşananları idrak ettiğimizi, bu idrakin sonuçlarını sindirdiğimizi ve muhatabımızla ilişki içinde olmaya devam etmek istediğimizi gösterir. Türkiye toplumu da bu noktaya kolay gelmedi. Onyıllar süren bilmeme hali, ardından duvarda beliren ilk çatlaklar, ardından gelen şaşkınlık, kaos ve büyük tartışmalar… Geldiğimiz noktada, resmi tavırda ciddi bir değişiklik gözlemlemek pek mümkün olmasa da, toplumun çoksesli bir tartışmayı hayata geçirme yolunda önemli adımlar attığını görüyoruz. Az şey değil bu.

Hasbelkader Ermeni bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş bir Türkiyeli olarak kimseden kişisel bir özür beklentisi içinde olmasam da, Agos’ta yazdığım yazıda, özür dileyen yurttaşlarımın her birinin ‘başımın üstünde’ yeri olduğunu söyledim. Bu özrün, öncelikle onların kendi vicdani muhasebeleriyle ilgili olduğunu biliyor ve bu çabaya büyük saygı duyuyorum.

Özür dileyenlere karşı en yumuşağından en sertine çeşitli tepkiler verildi. Bunun nedenlerini anlamak zor değil. Ancak ben, tepkilerin çok büyük bir kısmının Ermenilere karşı, ya da geçmişte hayatını kaybetmiş, memleketlerinden sökülmüş insanların hatıralarına karşı olmadığına inanıyorum. Türkiye toplumu, çok derin bir dönüşüm süreci yaşıyor. Bu dönüşüm, ezberleri kırdığı ölçüde korku ve reaksiyon üretiyor. Daha demokratik, daha özgür, farklı fikirlere tahammülü daha geniş bir Türkiye’yi hep birlikte yaratabilir ve gelecek nesilleri milliyetçi değil, barışçı ilkeler ışığında eğitebilirsek, sadece Ermenilerle değil, bütün tarihimizle ilgili cesur adımlara daha anlayışla yaklaşan bir toplum haline gelebiliriz.

Bu zorlu görevi başaracağımıza inanıyorum.

Hiç yorum yok: