Ahtamar’daki sergi

Agos, 13 Ağustos 2010

Türkiye, Ahtamar’a dair attığı her adımda, samimiyetsizliğini bir kez daha gösteriyor, yapmaya çalıştığının bir ‘imaj düzeltme çalışması’ndan ibaret olduğunu açık ediyor.


Ermeni Kilisesi’ne ait bir ibadet yerini restore ettikten sonra, onu asıl sahibine iade etmeyip Kültür Bakanlığı’na ait bir müze haline getirmenin, iyi niyetle bir alakası olmadığını daha önce de söylemiştik.

Sorulacak tonla soru var: Asıl adı Surp Haç Kilisesi olan yapının adı neden Akdamar Anıt Müzesi oldu? Ermeniler ve tüm yöre halkı adayı ve kimi zaman da kiliseyi Ahtamar olarak andığı halde, devlet neden ısrarla Akdamar demeyi sürdürüyor? Ermenilere ait olan, yüzyıllar boyunca da öyle olmuş bir kilisenin ibadete açılması neden “inanç turizmi” kapsamında değerlendiriliyor? Acaba devlet bize, 1915 ve sonrasında Türkiye’den kovulmuş Ermenilerin torunlarının ancak “turist” olarak mı bu ülkeye dönebileceklerini söylüyor? Kilisede neden “bir” gün ibadet yapılabiliyor? Ya geriye kalan 364 gün ne olacak? Yoksa hükümet, Ermeni meselesinde başı sıkıştığı her seferde kiliseyi “bir gün daha” mı ibadete açacak?

*

Kilise, bir heykel sergisine ev sahipliği yaptı geçen hafta. Serginin açılışında, Van valisi Münir Karaloğlu, Van’da son dönemlerde “turizm” adına önemli çabaların olduğunu, bu kapsamda güzel sanatların da kendi rolünü oynayacağını vurgulamış; bu serginin, sadece Van’ın değil, ülkenin tanıtımı adına da önemli bir gelişme olduğunu söylemiş.

Surp Haç Kilisesi’nin valilik eliyle bu tip girişimlerde kullanılması, tarihi bir gaspı perdelemek adına nafile bir çaba olarak görünüyor bizim gözümüze. Vali belli ki, kilisenin kiliseliğinin artık bir geçerliliği olmadığı, oranın artık bir anıt müze olduğu fikrinin zihinlerimize iyice yerleşmesini istiyor ve bu nedenle, ‘Ahtamar’ı, bir ‘kültür merkezi’ mantığıyla hazırlanmış etkinliklerle ‘Akdamar’a dönüştürmeyi hedefliyor.

Bütün bunlar, bizlerde mutluluk veya sevinç değil, aksine büyük bir keder ve öfke yaratıyor. Türkiye, dünyaya kardeşlik ve dostluk mesajları vermek isterken, meselenin asıl muhatabı olan Ermenilerde bu duyguları uyandırıyorsa, bu işte bir sorun var demektir.

O sorunun çözümünün ne olduğunu bulmak için ise önce iyi niyet gerekiyor. Ama hakikisinden...

Hiç yorum yok: