Agos, 13 Ağustos 2010
Dünyanın dört bir yanındaki Ermeniler Vahe Berberian’a bir “kültür kahramanı” gözüyle bakmalı.
Geçtiğimiz cumartesi, Jamanak gazetesinin 100. yıldönümü vesilesiyle Kınalıada’da sahneye çıkan Berberian, sadece Ermenice stand-up yaptığı için değil, söylenip durmak yerine üretmeyi tercih ettiği, evrensel olmayı başarabildiği, klasiğin dışına çıktığı ve daha önemlisi, bunların hepsini, bizatihi Ermenileri eleştirmekten kaçınmadan becerebildiği için, bir kahraman.
Beyrut’ta doğan, otuz küsur yıldır Amerika’da yaşayan Vahe, dünyada binlerce kişinin yaptığı bir işi yapıyor; yani, anlattığı hikâyelerle insanları güldürmeye çalışıyor. Ancak o, meslektaşlarının ezici çoğunluğundan çok daha farklı ve özel koşullar altında icra ediyor mesleğini. Günlük hayattan adım adım çekilen, gençlerin pek azının konuşup anlayabildiği, edebi üretimin neredeyse durma noktasına geldiği bir dille, Batı Ermenicesiyle konuşuyor. Üstelik bunu, darmadağın olmuş, farklı kültürlerin, farklı dillerin etkisinde kalmış insanların oluşturduğu, birbirinden hayli uzaklaşmış topluluklar için yapıyor.
Vahe, günümüzün bir filozofu. Hafife alınan, ama çok zor bir işi hakkıyla başarıyor. Yüzlerce kişinin karşısında, tek bir dakikasını bile boşa harcamadığı iki saat boyunca, insanları kendisine bağlıyor, güldürüyor, güldürüyor, güldürüyor. Farklı coğrafyalardaki Ermenilik hallerinin farklı ve ortak yönleri üzerine konuşuyor. Kâh Tanrı’dan, kâh Nuh’tan, kâh İsa’dan söz ediyor, onları sarakaya alıyor. Ermenilerin ağlaklığını da, keyif düşkünlüğünü de, yabancı hayranlığını da, milliyetçi böbürlenmelerini de doluyor diline.
Ona bakarken, performansının arkasında ince bir işçiliğin, keskin bir zekânın, gözlem yeteneğinin ve nice birikimin yattığını, ortaya çıkan ‘son ürün’ün yoğun bir entelektüel çabanın eseri olduğunu hissediyorsunuz.
Ermenilerin, pek çok yerde, acıklı bir geçmişe ağlamak, tarihte kalmış bir kültürel mirasla övünmek, aynı şiirleri okuyup aynı şarkıları söylemek, ama ortaya yeni bir şey koymadan yaşayıp gitmekle sınırlı hayatına tüm benliğiyle karşı koyan Vahe, uluslararası alanda da değeri olan bir işi, profesyonel düzeyde yapmayı beceriyor. Onun şovları, altyazılı olarak herhangi başka bir yerde de gösterilse, insanları yine güldürecek ve düşündürecektir.
Neticede Vahe, ana babasının zorla koparıldığı Anadolu’dan izler taşıyan, Beyrut’la ve oradaki Ermeni kültürüyle şekillenen, cilasını Amerika’nın attığı, ama bir şekilde Ermenistan’ın havasını da taşıyan bir komedyen ve sahne adamı olarak, kendisini var eden bütün bu parçalara karşı hissettiği borcunu, hakkıyla ödüyor.
Gülerek, güldürerek, diline sahip çıkarak, yaratarak, kültürüne yeni bir soluk üfleyip ona can vererek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder