Patriklik meselesi ve çok daha ötesi

Agos, 6 Ağustos 2010

Patrik seçimi meselesi, daha önce hiç uygulanmamış bir patrik genel vekilliği unvanı ihdas edilerek askıya alınınca, Ermeni toplumu buna tepkisiz kalmadı. Gazeteler aracılığıyla, internet sitelerinde, tartışma gruplarında binlerce kişi, bu oldubittinin kabul edilemez olduğuna dair görüş beyan etti. Patriklik Ruhani Kurulu ise, 3 Ağustos Salı günü, “henüz tam olarak anlaşılamadığı düşünülen hususlarda” toplumu bilgilendirmeyi amaçlayan bir açıklama yaptı. Ruhani Kurul, bu açıklamayla, sorunun çözümünden yana adım atma iradesini göstermek istemediğini beyan etmiş oldu.

Bildirinin ayrıntılarını Agos’un haberinde bulacaksınız. Hemen söyleyelim ki, bu açıklamada öne sürülen görüşlerin pek çoğunun hiçbir geçerliliği yok.

Ruhani Kurul, bu bildiriyle, Patrik Mesrob II’nin hastalığının ilk dönemlerinde savunduğu “Patrik Mesrob II’nin hayatı boyunca patrik olarak tanınacağı” mevziine geri dönmüş bulunuyor. Bunun sonucu olarak da, “bu dönemde herhangi bir seçim yoluna gidilmeyeceği” görüşü savunuluyor. Oysa aynı Ruhani Kurul, Mesrob II’yi ömür boyu patrik ilan ettikten sonra, aklın gereği olarak, önce “gerekli görüldüğü takdirde” seçim yapılacağı kararını almış, ardından da, seçimle ilgili süreci başlatıp, vakıf başkanlarının bir araya geldiği bir toplantıda, bir Seçim Müteşebbis Heyeti kurulmasına önayak olmuştu.

Ruhani Kurul, şimdilerde, bütün bu süreci yok sayarak, Seçim Müteşebbis Heyeti’ni yaşanan kaosun tek sorumlusu olarak gösteriyor. Buna dayanak olarak da, Valilik’ten gelen yazıda, Müteşebbis Heyet’in ‘patrik’ seçimi için yaptığı başvurunun hukuki zemini bulunmadığının ifade edilmesini gösteriyor. Oysa, aynı yazıda, Ruhani Kurul’un, ‘eş patrik’ seçimi için yaptığı başvuru için de aynı ifade kullanılmıştı.

Tepkinin kaynağı

Yani, ortada hayli ironik bir durum var. Devlet, attığı her adımda Ermeni Kilisesi’nin gelenek ve teamüllerini dikkate aldığını söyleyen Ruhani Kurul’a açıkça, “Aldığın karar hukuki değil!” demiş bulunuyor. Zaten halkın tepkisinin asıl kaynağı da, devletin bu açık dayatmasının kolaylıkla sindirilip, hiçbir itirazda bulunulmadan, hemen, 48 saat içinde patrik genel vekili seçimine gidilmesinden ileri geliyor.

İşin daha da vahimi, Ruhani Kurul’un, ‘patrik genel vekili’ uygulamasının, “anlamsız girişimler sebebiyle Eş-Patrik seçilemediğinden ulaşılmış bir çözüm” olduğunu iddia etmesi… Çünkü Kurul bu durumda, kendi başvurusunu da ‘anlamsız’ addetmiş oluyor.

Bildiri, uygulamanın Patriklik geleneklerinde yeri olduğundan da söz ediyor. Burada sorulması gereken soru da, geleneklerde ‘patrik genel vekilliği’ mevcut olduğu halde, Ruhani Kurul’un neden iki yılı aşkın süredir bu gerçeği Ermeni toplumundan saklayıp, Valilik’ten gelen yazıyı beklediği?

Derinlere bakınca

Okurlar, buraya kadar yazılanların esasen laf-ı güzaf olduğunun farkındadır. Bunlar, fani dünyanın incir çekirdeğini doldurmayacak meseleleri. Aslolan, bütün bu hengâme içinde sergilenecek dürüst tavrın ne olacağı... Bunu din adamlarına hatırlatacak olan da biz değiliz şüphesiz...

Ama her halükarda meseleye biraz daha derin bir mecradan bakmakta yarar var. Türkiye Ermenileri, Valilik’ten gelen yazıya da, Ruhani Kurul’un tavrına da tepkili… Sadece ‘Patriğimizi Seçmek İstiyoruz’ internet adresinde üç bin sekiz yüzü aşkın imza toplandı. 1998’deki ‘rekor katılımlı’ son patrik seçiminde 16 bin kişinin oy kullandığı düşünüldüğünde, bu rakamın seçmen tabanının yaklaşık dörtte birine denk olduğu görülüyor. Sadece internet kullanıcılarının kapsayan bu rakama kayıtsız kalınması kabul edilemez. Bu sesin duymazdan gelinmesi, binlerce insanı göz göre göre kiliseye yabancılaştırmak anlamına gelir ve sanırız buna kimsenin hakkı yok.

Patriklik makamı çevresindeki birtakım zevatın, kimi hesaplarla, mevcut durumdan memnun olmalarını anlamak mümkündür. Ama varoluş gerekçeleri, din adamlarına başka türlü bir tefekkür içinde olmaları gerektiğini söylüyor. Onlar için mal, mülk, unvan, şan değil, doğruluk önemli olmalı… Patriklik bünyesinde görev yapan ruhanilerin oybirliğiyle patrik genel vekili seçtiği Aram Başepiskopos Ateşyan da bu idrakle hareket etmeli. Kendisi, malum ‘komisyon’ skandalında hiç de bu doğrultuda davranmamış, pek çok destekçisinin dahi saygısını yitirmişti. Hasta patriğin arkasına gizlenerek, dahası, onun ölümünden medet uman bir pozisyonu tercih ederek, çok daha fazlasını yitiriyor.

Ermeni halkının, din adamlarına saygısı büyüktür. 1915’te Anadolu kan gölüne döndüğünde, halkıyla birlikte ve en önde can veren binlerce ruhaninin anısı, kalplerin hep en derininde yer alır. Bu saygıya layık olması gerekenler, makama, mevkie hiç mi hiç tenezzül etmemeli.

Bugün patrik genel vekili, yarın ise patrik seçilebilirsiniz. Bunun önünde hiçbir engel görmeyebilirsiniz. Çevrenizde ensesi kalınlardan müteşekkil güçlü mü güçlü bir grup dolanabilir. Davetlerde, en ön sırada, yaldızlı kocaman koltuğunuz da her daim hazır bekleyebilir… Ama eğer samimi değilseniz, insanların çoğu sizin oralara gerçekten layık olduğunuzu düşünmüyorsa, eğer dürüst bir insan ve ahlaklı bir din adamı portresi çizmiyorsanız, bir koltuk ve bir de asa neye yarar ki...

Hiç yorum yok: