Gürcistan’ın, Kafkasya’nın taşra ve kent hayatını yansıtan resimleri ve kendine özgü tarzıyla 20. yüzyılın naif ve primitif sanatçılarını önemli ölçüde etkileyen Niko Pirosmani’nin eserlerinden bir seçki bugünlerde Pera Müzesi’nde sergileniyor.
1862’de, bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak Kahetia’da dünyaya gelen Niko Pirosmanaşvili, babasını küçük yaşta kaybetmesinin ardından Tiflis’te hizmetkâr olarak çalışarak dünyayı tanıdı; hiç düzenli eğitim almadan, yaşadığı dönemin sınırlarını aşan resimler yaptı. Fakirlik içinde yaşadı, resimlerini çoğu zaman Tiflis dukhanlarının (meyhane) müşterileri için, bir tabak yemek veya bir kadeh içki karşılığında yaptı. 1918’de kimsesiz olarak öldü. Mezarının yeri hâlâ bilinmiyor.Gürcistan toplumunun geçen yüzyıl başında yaşadığı rönesansı biçimlendiren koşullar altında yaşayan Pirosmani’nin resimlerinde sıradan insanlar, küçük tüccarlar, şık hanımlar, gündelik taşra ve kent yaşamı, Kafkasya doğası vardır. Pirosmani, kendi ürettiği boyalarla, alamet-i farikası olan siyah muşamba üzerine çizdiği resimlerinde dünyayı lirik bir duyarlıkla resmeder. Dıştan bakıldığında rahat, huzurlu insanları resmettiği portreleri, derinlerde dramatik duygulardan beslenir.Pera Müzesi’ndeki sergi, Türkiyeli sanatseverlerin, kadri ölümünden sonra bilinmiş bu avangard ressamla tanışması için iyi bir fırsat. Darısı, hemşerisi, Ermeni asıllı kolaj sanatçısı ve yönetmen Sergey Paradjanov’un başına.10 Ağustos 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder