Agos, 7 Kasım 2008
Aret Gıcır’ın dediği gibi, her birimiz çoktan kendi kendimize diaspora olduk da, acaba Türkiye Ermenileri bir topluluk olarak diaspora mı sayılır?
Talin Suciyan’ın Ermenistan’da yeni kurulan Diaspora Bakanlığı’nın başına getirilen Hranuş Hagopyan’la yaptığı söyleşi ve yeni bakanın iyi niyetli sözleri bir süredir aklımda dönüp duran soruyu iyice su yüzüne çıkardı. Türkiye’de yaşayan Ermeniler diasporalı mıdır?
Hagopyan’ın zihni bu konuda benimki gibi bulanık değil elbette. Kendisini tebrik eden Talin’e şöyle söylüyor: “Bir diaspora Ermenisi olan size de söylemek isterim ki, Diaspora Bakanlığı sizin evinizdir.”
Hagopyan’ın yaklaşımının özü açık: Bugün, bir “anavatan” (Ermenistan) var olduğuna göre, onun dışında yaşayan Ermeniler, bu arada elbette Türkiyeli Ermeniler de, diasporadır.
Bu, Taşnakların 1918’de kurduğu, 1920’de Sovyetleştirilen, 1991’de bağımsızlaşan Ermenistan devletinin perspektifi. Oysa diaspora tarihsel bir olgu: Bugün ağırlıkla 1915 karanlığından canlarını kurtarabilenlerin torunlarından oluşsa da, Ermenistan’dan da, 1915’ten de önce, farklı coğrafyalarda diasporik Ermeni grupları vardı.
Araştırmacılar, Ermenilerin dağılmasının başlangıcı olarak, Ani Krallığı’nın yıkılması sonucunda (1045), Doğu Anadolu’da yaşayan nüfusun göçünü kabul ediyor. Sonraları, Kilikya Krallığı’nın sona erişi (1375) ise ikinci diasporalaşma dalgasını oluşturuyor.
Bugün, Türkiyeli Ermeniler çoğunlukla İstanbul’da yaşıyor. Bu nüfus genellikle bir-iki kuşak önce Anadolu’dan göçen ailelerden müteşekkil. İstanbul asırlarca, kültürel ve siyasi anlamda, Tiflis ve Bakü’yle birlikte en büyük üç Ermeni merkezinden biriydi. İstanbullu Ermenilerin, yüzlerce yıllık kiliseleri, okulları, köklü gelenekleri, ve ağır siyasal sorunlara karşın, üzerinde yaşadıkları toprakla sıkı bağları var.
Bunları şunun için söylüyorum: Türkiye’de yaşayan Ermeni, kendini bir diaspora mensubu saymaz. ‘Diaspora’ dendiğine onun aklına Halep, Beyrut gibi görece eski, Paris, Los Angeles gibi yeni merkezlerde yaşayanlar gelir. O zaten, Ermenilere asırlardır yurt olmuş bir toprağın üzerinde, ‘anavatanında’ yaşamaktadır. Ermenistan, özellikle bağımsızlığın ardından, ortak tahayyülde önemli bir yere oturmuştur şüphesiz; ancak, orada yaşamamak, diaspora olmak anlamına gelmez.
Madalyonun bir de tersi var elbette. Duygusal değil de sosyal ölçekte yaklaştığınızda, Türkiyeli Ermenilerin, kendilerini diaspora olarak görmeseler de, hızla diasporalaşmakta olan bir topluluk olduğu söylenebilir. Anadili, kültürel üretim, gündelik yaşam düzlemlerinde Ermeniliğin birtakım sembollere indirgenmiş hali, tıpkı Anny Bakalian’ın ünlü From Being Armenian to Feeling Armenian kitabında anlattığı gibi, ‘Ermeni olmaktan, Ermeni hissetmeye’ doğru bir gidişata işaret eder.
Hagopyan, söyleşide defaten diaspora Ermenilerinin yekpare bir yapı oluşturmadığının, zengin bir çeşitlilik arz ettiğinin farkında olduğunu vurgulamış. Bakanın Türkiyeli Ermenilere, bu çeşitlilik içindeki özgün bir durum olarak yaklaşması, salt siyasi değil, kültürel boyutta da onların özgül koşullarını anlamaya çalışması gerekecek.
Aksi halde, Diaspora Bakanlığı’yla Türkiye Ermenileri arasında sağlıklı bir ilişki ve iletişim kurulması mümkün olmayabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder