Türkiye’de laiklik sorunu, Türkiye’nin laik olmaması sorunudur. Bugün başörtüsünü bir sorun haline getiren devletin, dinsel alandaki iktidarı kimselere bırakmak istemeyişinden ileri gelen jakoben laiklik anlayışıdır.
Rejim, üniversiteleri, genç kadınların okul kapısında ancak başörtülerini çıkarıp içeri girebildikleri ‘laik ibadethane’lere dönüştürdü. Gencecik insanlar, laiklik dininin gereklerini hakkıyla eda eylemeleri için ‘ikna odaları’na alındı, başlarını örtmekte ısrar edenler peruk takmaya zorlandı. Fikirsel ve bedensel bütünlüğü ihlal edilen buöğrenciler kim bilir hangi travmalarla boğuşmak zorunda kaldı.
Başörtüsü sorunu, Türkiye’de kendini modern sayan kesimin totaliter eğilimlerini açığa çıktığı bir turnusol testi oldu. Gündelikçi Fatma Hanım’ın başını örtmesinde bir sakınca görmeyenler, Fatma Hanım’ın saçını süpürge edip okuttuğu kızı Emine’nin, başını örttüğü için üniversitede okuyamayacağını savundular. Bunu da, başörtüsü serbest kalırsa, “Mahalle baskısı” nedeniyle Anadolu’da başını örtmeyen kimse kalmayacağı gerekçesine dayandırdılar. Böylece, gelecekte hep birlikte muhalefet edebileceğimiz ve ihtimal düzeyinde olan bir ihlali bahane ederek bugün insanları mağdur ettiler.
Başörtüsü meselesinde AKP de sütten çıkmış ak kaşık değil şüphesiz. Zorunlu din derslerinin kaldırılması, cemevlerinin ibadethane olarak tanınması, Sünni İslam’ın Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapısının değiştirilmesi gibi adımları atmaması, başörtüsü meselesinin çözümünde hükümetin elini kolunu bağladı. Çok sayıda genç kadın başörtüsü taktıkları için üniversiteye gidemezken, varlıklı ailelerin çocuklarının yurtdışında başlarını örterek okuyabilmelerini sindirebilmesi ise, AKP’nin bu konuda kendi doğal tabanında dahi eleştirilmesine neden oldu.
Bugün, bir kez daha ve kim bilir kaçıncı kez başörtüsünü konuşuyoruz. Yine siyasi manevraların ve hesapların parçası olarak... Oysa artık kaybedilen yıllara ve bunca insana yazık olduğunu anlamak ve bunun sorumluluğuyla hareket etmek gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder