Roussef’in düşündürdüğü

Agos, 1 Ekim 2010

Dünya basını, Brezilya’da devlet başkanı Lula da Silva’nın halefi olması için işaret ettiği ve 3 Ekim’de ilk kadın devlet başkanı seçilmesi beklenen Dilma Roussef’in gerilla geçmişini mercek altına aldı son günlerde. Ülkedeki askeri diktatörlük döneminde POLOP (İşçi Politikası) örgütüne üye olan ve sonraki yıllarda silahlı direnişe katılan Bulgaristan kökenli Roussef, Lula döneminde enerji bakanlığı ve genel sekreterlik görevlerini üstlenmişti.

Brezilya’dakinden çok farklı bir realite geçerli olsa da, Türkiye’de de büyük barışmanın yolu, geçmişte elinde silah tutmuş, dağlarda dolaşmış militanların gelecekte özgürce siyaset yapabilmesinden geçiyor. Belki de gelecekte bir gün, silahlı mücadele içinde yer almış kimi Kürtler de Meclis’te siyaset yapacaklar. fiu an için ağza alınması bile büyük bir günah, ama düzlüğe çıkabilmemiz için yarın her şey bugünden farklı olmalı zaten.

Geçmişte, II. Meşrutiyet’in ihtilal havasının etkisiyle, bir büyük dönüşüm gerçekleşmiş ve Abdülhamit döneminin Ermeni fedai liderleri Meclis-i Mebusan’a girmişti. 1908’de seçilen 10 Ermeni mebustan beşi, daha önce dağa çıkıp savaşmış gerillalardı. Taşnaktsutyun’un Erzurum mebusları Vartkes Serengülyan ve Karekin Pastırmacıyan, Van mebusu Vahan Papazyan, Muş mebusu Keğam Der Garabedyan, Hınçaklardan seçilen Kozan mebusu Hampartzum Boyacıyan (Murad), mecliste diğer etnik gruplardan yurttaşlarıyla birlikte Osmanlı yurdunun kalkınması için çaba göstermişlerdi.

Vahan Papazyan, anılarında Meclis Başkanı Ahmed Rıza ile Meclis’te tanışmalarını aktarır. Erzurum Mebusu Vartkes Efendi, Papazyan’ı Ahmed Rıza’ya, “dağlardan inen bir fedai” olarak tanıtır. Dönemin önemli siyasi aktörlerinden biri olan Ahmet Rıza, bu sözlere, “Ne güzel! Güvenilir dostlarımız meşrutiyetin kurumlarını savunmak için dağlardan inip meclise geliyorlar” diyerek karşılık verir.

Papazyan’larla aynı coğrafyayı paylaşan Kürt fedailerinin dağlardan inip meclise girmelerini sağlayacak bir siyasi atmosfer, en büyük sorunumuzun çözülmüş olması anlamına gelecek. Bugün siyasi düzlemde söz söyleyen herkes Türkiye’yi bu geleceğe hazırlamakla yükümlü.

Hiç yorum yok: