Agos, 21 Mart 2008
Yargıtay Başsavcısı’nın açtığı kapatma davasına, belki AKP’lilerden de çok, iktidar partisinin, ulusalcı, ultra-milliyetçi, otoriter OLMAYAN muhalifleri kızmalı.
Dava, AKP’yi demokratik sınırlar içinde eleştiren kesimlerin sesini kısma potansiyeli de taşıyor. Oysa AKP, “özgürlüğün taşıyıcısı” rolüne hiç uymayan bir sürü icraatıyla son zamanlarda eleştirilerin hedefiydi.
Siyaset her gün ve her an yeniden kurulan bir oyun olduğuna göre, kimse AKP’nin uygun gördüğü dozda demokrasiye tamah etmek zorunda değil. Daha çoğunu istemeye, yüksek sesle istemeye hakkımız var.
Evet, AKP muhafazakâr kesimi ve Türkiye’yi dönüştürüyor. Ama bunu yaparken, toplumun diğer kesimlerine “Benim vizyonumun öngördüğü kadar özgürsünüz” mesajı vermeyi de ihmal etmiyor.
301. madde, ifade özgürlüğünün önündeki engeller, Polis Yasası, DTP’nin kapatılma süreci, çalışanların sosyal haklarının tırpanlanması, Tuzla’daki işçi ölümleri, Vakıflar Yasası, başbakanın kadına sadece annelik rolünü biçmesi vs…
AKP, demokratlık konusunda rüştünü ispat etmek, “kendine demokrat” olarak kalmak istemiyorsa, bu konulardaki eleştirileri dikkate almak zorunda.
Demokrat duruş ise, iddia edildiği gibi iktidarı eleştirmemeyi değil, siyaset dışı baskılara karşı AKP’ye sonuna dek sahip çıkarken, 'à la AKP' demokrasi anlayışıyla da mücadele etmeyi gerektiriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder