Korkuluk

Agos, 28 Mart 2008

Türkiye, Kürt Sorunu’nun çözümü için bugüne dek şiddetten başka bir şeye yatırım yaptı mı?

Gelip geçen bütün iktidarların benimsediği siyasetsizlik siyaseti, müesses nizamın DTP’yi muhatap olarak kabul etmeme tavrının giderek kökleşmesi sonucunu doğurdu. Her seçimde %6 civarında oy alan ve bugün de 20 milletvekilinden oluşan bir meclis grubuna sahip olan Kürt hareketi, hem rejimin sahipleri hem de sivil siyasetçiler tarafından yok sayılıyor.

Başbakan Erdoğan, 13 Mart’ta yaptığı açıklamada, DTP’nin kendisiyle görüşme talebinde bulunduğunu, ancak PKK’yı terör örgütü ilan etmedikçe bu partiyle görüşmeyeceğini söyledi. 22 Mart’ta ise, Siirt Emniyet Müdürü Cumali Aydın, “Ben terör örgütünü terörist ilan etmeyen bir milletvekiline el uzatmam” diyerek, Newroz kutlamaları için şehre giden DTP’li vekillerin ellerini sıkmadı. Genelkurmay da, 30 Ağustos resepsiyonunda DTP’ye davetiye göndermemişti.

Türkiye’nin şartlarını bilmeyen biri, olan bitene bakıp, DTP bugün PKK’yi terörist ilan etse bütün meselenin çözüleceğini zanneder.

Oysa işin astarı hiç de öyle değil. Türkiye, Kürtçenin eğitim dili olarak kabul edilmesini, Kürtçe televizyonu, yerel yönetimlerde Kürtçenin kullanımını, doğu ve güneydoğudaki geri kalmışlığa nasıl çözüm bulunacağını gerçekten tartışmaya hazır olmadığından, “terörist dedin / demedin!” dayatmasını bir koz olarak kullanıyor.

Bu koz, esasında sadece, Kürt Sorunu’nda rejimin tarlasının bomboş olduğunu gizlemeye yarayan bir korkuluk işlevi görüyor.

Hiç yorum yok: