Agos, 29 Şubat 2008
Milletin yaratıcı vekilleri
20 Şubat günü TBMM’de Vakıflar Yasası’nın tartışıldığı oturum, değme yazara taş çıkartacak bir kara mizah şahikası olarak demokrasi tarihimizdeki yerini aldı. Hele hele, yaşadığımız şu akıl tutulması çağında akil adamlık mertebesine yükselme yolunda ilerleyen Kamer Genç’in konuşması…
Bakın, Tunceli milletvekilimiz ne diyor:
“Bugün Anadolu’nun birçok yerlerinde, işte benim Tunceli’nin birçok yerlerinde kiliseler var. Şimdi siz, getirdiğiniz bu kanunla, adamların yanına gelecekler, her tarafta, işte şu kiliseyi canlandırma vakfı, bu kiliseyi canlandırma vakfı… Dolayısıyla Türkiye’yi paramparça edecekler.”
Neymiş? Şu kiliseyi canlandırma vakfı, bu kiliseyi canlandırma vakfı diye Türkiye’yi paramparça edeceklermiş.
‘Kara mizah’ dedik ama, mizahla birlikte anılması katiyen caiz olmayan bir partinin, MHP’nin Mersin milletvekili Behiç Çelik’in sözlerini de unutmayalım. Çelik, “sömürge yasası”, “şer kanunu” laflarının havada uçuştuğu konuşmasında, ne kadar âlicenap olduğumuzu cümle âleme göstermek için restore ettirdiğimiz Ahtamar Surp Haç Kilisesi’yle ilgili olarak bakın ne demiş:
“Evet, Türkiye’de en az yirmi tane kilise onarıldı, Van Akdamar Kilisesi onarıldı. Burası, maalesef, Türk ve Müslümanların kanını içenlerin kıblegâhı olarak anılmaktadır tarihte.”
Neymiş? Van Gölü’nün ortasındaki adanın üzerindeki kilise, Türk ve Müslüman kanını içenlerin kıblegâhı olarak anılmaktaymış tarihte.
Sakın ha, “Hangi tarihte?” diye sorma gafletine düşüp zihninizi bulandırmayın.
Kan içenlerin kıblegâhı kiliseler
Geçmişte, Ahtamar Kilisesi’nin restorasyonuyla ilgili tartışmalar sürerken, dünyaya verilmek istenen mesajın olumlu olduğunu belirtmiş, ancak bir ihtiyat şerhi koymuştuk: “İcraatlar mesajları destekler nitelikte olmadıkça ve ayrımcı söylemler terk edilmedikçe, dostluk mesajlarının hiçbir kıymeti kalmayacak.” (Agos, 13 Ekim 2006).
İşte, restore edilen kilise, faşizan milliyetçiliğin tıka basa dolu cephaneliğindeki mühimmat haline geldi bile… Öğrenmenin yaşı yok: Ahtamar kilisesi, Türk ve Müslümanların kanını içenlerin kıblegâhı olarak anılmaktaymış tarihte.
Yaratıcı vekilimize soralım: Velev ki Ahtamar Kilisesi tarihte Türk ve Müslüman kanını içenlerin kıblegâhı idi. Peki, yanda eski ve yeni hallerinin fotoğraflarını gördüğünüz Varak, Khıdzgonk, Narek ve Pakrevant kiliseleri acaba tarihte ne olarak anılmaktadır? Kıblegâh niteliğini haiz olmadıkları için mi Ahtamar kadar şanslı olamamış, yakılıp yıkılmış, bombalanmış, yerle bir edilmişlerdir?
Diğer yaratıcı vekilimize soralım: Sahi, her biri Türkiye toprağında, Anadolu’nun bağrında olan bu kiliseleri kimler yok etmiş? Onları bu hale getirenler, parça parça edenler, öyle muhayyel haritalar üzerinde filan da değil, fiilen Türkiye’yi paramparça etmiş sayılır mı?
Ermeni Kilisesi’ne bağlı olanların en kutsal ibadet yerlerinden biri olan ve İsa’nın çarmıha gerildiği haçın kalıntılarının gömülü olduğuna inanılan, VII. yüzyılda inşa edilmiş Varak (Erek) Manastırı da sözünü ettiğiniz türden bir kıblegâh mıydı?
Kars yakınlarındaki Digor’da X. yüzyılda inşa edilen, beş kiliselik bir külliye olan ve 1964’te kim bilir kimler tarafından bombalanarak havaya uçurulan Khıdzgonk Kilisesi’nde de kan içiliyor muydu?
Aziz Krikor Naregatsi’nin mezarının bulunduğu, X. yüzyılda inşa edilen, 90 yıl öncesine kadar dimdik ayakta olan ve bugüne hiçbir kırıntısı kalmayan Narek (Yemişlik) manastırında kan içme ayinin ritüelleri nelerdi?
VII. yüzyılda Eleşkirt yakınlarında inşa edilen, yakın tarihlere kadar sağlam olan ve 1966’dan sonra her nasılsa yerle yeksan olan Pakrevant Surp Hovhannes Kilisesi’nin sözü edilen türden bir kıblegâh vasfı taşıyıp taşımadığına dair bulgulara rastlandı mı?
Keşke, kan içenlerin kıblegâhı olan bu kiliseleri ve daha yüzlercesini ayakta tutsaydık, onları bir kültür kırımına maruz bırakmasaydık. O zaman, hiç olmazsa, kalıntılarını onarıp bütün dünyaya “Bakın, ne kadar hoşgörülüyüz!” deme şansımız olurdu.
2 yorum:
ÇEKİN ELİNİZİ BU MEMLEKETTEN KAN İÇİCİ MAHLUKATLAR BİRDE UTANMADAN BU MEMLEKETİN MİLLİYETÇİ BİR EVLADINA LAF EDİYORSUNUZ UTANIN YA SEVECEKSİN YADA LAF ETMEDEN ÇEKİP GİDECEKSİNİZ
Kardeş; Pakrevant Surp Hovhannes Kilisesi Eleşkirt(Ağrı) yakınlarında değil, Taşlıçay'ın (Ağrı) Taşteker Köyündedir.Köy Dağ yamacına kuruludur(Ağrı'dan D.Beyazıt'a giderken; Taşlıçaydan 12 Km. sonra yolun sağında bir köy).Yıkılan Kilisenin hemen ön ve yan taraflarında da evler bulunmaktadır.Şimdi diyeceksiniz ki nerden biliyorsun.Benim köyüm de onda ,duyurulur.
Yorum Gönder