Yasak renkler, yasak sözler

Agos, 28 Mart 2008

Geçen hafta, evcilleştirilmiş Nevruz’da takım elbiseli bakanlar, bürokratlar ateş üzerinden atlayıp örste demir döverken, evcilleştirilmemiş Newroz’da binlerce insan şiddete maruz kaldı, dayak yedi. 30 kişi yaralandı, iki kişi öldürüldü; askerler, polisler uygun adım koşup marşlar söyleyerek caddeleri fethetti. Bir “hukuk devleti” olan Türkiye Cumhuriyeti’nin “sözde vatandaş”larına hadleri bir kez daha bildirildi.

Hakkâri’den, Van’dan, Siirt’ten gelen haberler, dostlardan gelen mektuplar avaz avaz haykırıyordu:

“Neredesiniz? Neden sesimizi, çığlığımızı duymuyorsunuz!”

Bu sese kulaklarımızı tıkadığımız, emniyet bülteni ağzıyla haber veren medyanın yazdıklarını sorgulamadan kabul ettiğimiz için kendimizi suçlamamız gerekiyor.

1991 ve 1992 Newroz kutlamalarında toplam 125 kişi ölmüştü. Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, 2008’e geldik ama değişen bir şey yok. Yine yerlerde coplanan kadınlar, yine sokaklarda yaralılar, yine ev baskınları…

Taraf gazetesinin günlerce ısrarla yazdığı gibi, olaylar valilerin kutlama izni vermediği kentlerde yaşandı; izin verilen yerlerdeyse Newroz olaysız geçti.

Sonuç ortada: Yasaklamak mı, yoksa insanların demokratik haklarını kullanmalarına izin vermek mi daha iyi?


Evet, bugün Newroz Kürtler için kültürel yönü silik kalmış, bütünüyle siyasileşmiş bir bayram. Peki bunun sorumlusu kim? Newroz’u yıllar yılı baskılar ve cinayetlerle yasaklamaya çalışan, Kürt halkının siyaset kanallarını tıkayan iktidarların, DEP, HADEP, DEHAP kapatılırken sessiz kalanların hiç mi suçu yok?

Bir araya gelmesi yasak olan üç renk yan yana gelecek, Abdullah Öcalan posterleri açılacak diye binlerce insana şiddet uygulamaktan, barışçı mitinglerde kalabalığın üzerinde jetler uçurmaktan, slogana silahla, postere panzerle cevap vermekten mi medet umuluyor?

Alçaktan uçurulan her jet, yasaklanan her Newroz, ikinci sınıf vatandaş diye tanımlanan, dövülen, gözaltına alınan, dehşet içinde bırakılan her Kürt’ün benliğinde aşılmaz uçurumlar doğmasına neden oluyor. Küstürülen her yürekte yasak renkler inadına yan yana geliyor, “Yeter artık!” diyen nice yeni isyan pankartları açılıyor.

Görmüyor musunuz?

Hiç yorum yok: