Agos, 25 Nisan 2008
24 Nisan 1915’te, İstanbul’da zaptiyelerin ellerindeki listelere göre tutukladığı iki yüzden fazla Ermeni aydınından pek çoğu, hayatları boyunca ellerinde kalemle fikir mücadelesi vermişlerdi.
Çoğunluğu gazeteci, yazar, öğretmen, siyasetçi ve din adamı olan bu insanların yarıya yakını, sürüldükleri Çankırı ve Ayaş’ta katledildi. İlk sürgün grubuna dahil edilmeyip bir süre daha İstanbul’da kalmasına göz yumulan Krikor Zohrab, Vartkes Serengülyan gibi isimlerse sonraki aylarda onlarla aynı kaderi paylaştı.
O ilk büyük kafileyle sürülenler arasından, kaçıp canını kurtaranlar, isim benzerliği nedeniyle yanlışlıkla sürgün edilenler, özel bir izinle geri dönenler de çıktı. Büyük bestekâr ve din adamı Rahip Gomidas gibi, İstanbul’a dönmesine izin verildiği halde yaşadıkları ve gördükleri nedeniyle akıl sağlığını yitiren ve 20 yıl sonra hastane köşelerinde can verenler de oldu.
24 Nisan, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde ‘çart’ (kesim), ‘ağed, yeğern’ (felaket), kafle, seferberlik gibi adlarla anılan ve yüz binlerce insanın ölümüyle sonuçlanan Büyük Felaket’in başlangıcı değil ama en önemli dönemeçlerinden biridir. Bir halkın kültür hayatını şekillendiren seçkin tabakanın ortadan kaldırılmasının acısı ve etkisi çok büyük olmuş, bu durum sonraki bütün kuşakları etkisi altına alacak bir çoraklaşmaya yol açmıştır.
Ermeniler, bu büyük yaratıcılar grubuna duydukları saygının sonucu olarak 24 Nisan’ı milat kabul ettiler. Onları anmak, bu kadim halkın bütün masum kayıplarını anmak anlamına geliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder