Agos, 25 Nisan 2008
Büyük Felaket’in yüzüncü yıldönümü yaklaşırken, diasporadaki Ermeniler için öfkelerini bastırıp, aklıselimi ve barışçı bir dili sahiplenmekten başka çıkar yol var mı?
Devletin bütün imkânlarını seferber ederek sürdürdüğü inkâr kampanyasına karşı mücadeleyi elden bırakmamak elbette önemli. Ancak, 1915’te yaşananları kendince geçerli nedenlerle soykırım olarak tanımlamaktan kaçınan herkesi inkârcı ve düşman ilan etmek de akıl kârı değil.
Yaşanan acıların önünde saygıyla eğilen, on yıllardır süren inkâra karşı mücadele eden ve sayıları giderek artan Türkiyelilerle bir araya gelmek için yollar aramak, onlarla özgürce konuşabilmenin önündeki engelleri kaldırmak, işbirliği kanallarını açık tutmak, Türkiye kamuoyunun doğru bilgilenmesini sağlayacak projelere imza atmak gerek.
Vaktinde, katliamdan kaçan Ermeni muhacirleri saklayıp onları Rusların kontrolü altındaki emniyetli bölgelere geçiren Dersimli Alevi Kürtleri, İttihatçıların katil emirlerine karşı çıktığı için görevden alınan, hatta öldürülen Osmanlı memurlarını hatırlamak, 1915’e dair anlatıya onları da dahil eden bir yaklaşım geliştirmek gerek.
Özcü bir bakış açısıyla bütün Türkleri ve art arda gelen nesilleri cinayetle suçlamanın, diplomatik ayak oyunlarına alet olup Türkiye’yi nafile yere köşeye sıkıştırmaya çalışmanın zamanı değil artık. Profesör Papazian’ın geçen haftaki Agos’ta belirttiği gibi, Türkiye’nin sorunlarını özgürce tartışıp geçmişiyle yüzleşmesini isteyenlerin verdiği mücadeleye destek olmak, belki de yapılacak en doğru şey.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder