Hangi paranoya?

Milliyetçi çevreler bir süredir “Sevr Paranoyası”ndan mustarip. Türkiye’nin emperyal güçler tarafından parçalanacağı korkusu, kökleri ta Tanzimat dönemine uzanan ve nesiller boyu ülkenin düşünce iklimini şekillendiren bir olgu. 1920’deki Sevr Antlaşması’nın kâğıt üstünde gerçeğe dönüştürdüğü ve Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da varolmayı sürdüren tedirginlikler, belki de ilk kez bu kadar elle tutulur bir hale geliyor. Durumun yaşadığımız coğrafya üzerindeki emperyalist tasarılar ve eylemler nedeniyle iyice körüklendiği aşikâr. Psikolojik olarak, korkuya sebep olan koşulların gerçekliğinden çok “korkunun” kendisinin gerçekliğinin önemli olduğu ve geçerli bir sebebi olmasa da bunun ciddiye alınması gerektiği biliniyor. Zira tavırlarımızı kimi zaman bu tür tehdit algılarımız belirliyor.

Ancak son yıllardaki hâkim manzaraya baktığımızda, artık hezeyan raddesine ulaşmış mevcut milliyetçi korkuların büyük ölçüde, paranoya duygusunun siyasi gruplar tarafından suiistimal edilmesinden kaynaklandığını görüyoruz. Son AB uyum paketiyle ilgili meclis görüşmeleri sırasında, özellikle azınlıklarla ilgili tartışmalarda siyasetin kirli yüzünün bu paranoyaları nasıl kullandığı iyice gün yüzüne çıktı. Birçok bakımdan zamanın TBMM hükümetinin büyük diplomatik başarısı olarak kabul edilen Lozan Antlaşması’yla gayrimüslim gruplara tanınmış olan “kendi okul, kilise, hastanelerini idare etme, yeni müesseseler kurma, taşınmaz edinme” haklarının bugünkünden bir nebze daha etkin şekilde kullanımına ve bazı mağduriyetlerin giderilmesine dair bir yasa tasarısı muhalefet tarafından Meclis kürsüsünde bilinçli bir şekilde “Sevr hortlatılıyor” nidalarıyla karşılandı. Kendini savunmak durumunda kalan iktidar partisi de, bu tür durumlarda sıkça yaptığı gibi kaş yapayım darken göz çıkardı: “Azınlıklar sorununu AB’ye giriş sürecinin gereği olarak ele alacağız... Cemaat vakıflarının mal edinmesi ve ticaret yapmasını düzenleyen tasarı maddesinde ‘mütekabiliyet’i (karşılıklılık) gözeteceğiz.”

Geldiğimiz noktada, artık galiba Sevr paranoyasından değil, milliyetçilik yarışında tıknefes kalan siyasilerin yeni icadı “Lozan paranoyası”ndan söz etmek gerek. Zira, üzerinde tepinip paramparça ettikleri, Sevr’in değil, ülkenin kurucu antlaşması olarak nitelendirilen Lozan’ın metni…

29 Eylül 2006

Hiç yorum yok: