Bir sözlükte herhangi bir deyim veya sözcüğe yer vermekten ötürü yazar(lar)ı itham etmenin yersiz olduğunu düşünüyorum. Zira, sözlükçülüğün temelinde, dilin tüm söz ve deyimlerini bilimsel araştırmaya konu etme arzusu var her şeyden önce. Dilin doğal ortamında varolan bir sözü görmezden gelmek, sonuçta dışarıdan bir müdahale ve zararlı sonuçlara gebe. Buna karşın, sözlüklerde aşağılama içeren sözlerin yanına bu durumu belirten bir açıklamaya yer verme duyarlılığının gelişmesi uygun bir ara-çözüm olabilir. Asıl eleştirilmesi gereken, ırkçılık içeren ifadelerin sözlüklerde bulunması değil, günlük konuşma ve yazı dilinde kullanılmayı sürdürmesidir.
Bu noktada, başkanlığını yaptığı TDK'nın tavrını savunurken “atasözleri ve deyimlerin sözlüğe alınmasında tek ölçütlerinin dil bilimi ve sözlükçülük ilkeleri” olduğunu belirten TDK Başkanı Şükrü Haluk Akalın'a söyleyecek sözümüz yok.
Ancak, bir hususun gözden kaçmamasında yarar var. “Ermeni gelini gibi kırıtmak” deyimi TDK sözlüklerinde sadece bağımsız bir madde olarak yer almıyor; mesela matbu Türkçe Sözlük'te “kırıtma” isminin kullanımına örnek olarak Salah Birsel'in “O kuruntularımız, o tafralarımız, o Ermeni gelini gibi kırıtmalarımız pek boşuna değildir” cümlesi veriliyor. Binlerce örnek arasından yukarıdakini seçerken bağlı kalınan ilkelerin “dil bilimi ve sözlükçülük”le alakalı olduğu savının kadük kaldığı ve Radikal muhabirinin sözlüğe yönelttiği “ırkçı söylem” suçlamasının anlam kazandığı yer tam da burası.
Meselenin bir başka vahim boyutu Akalın'ın şu sözlerinde ortaya çıkıyor:
“Ermenice birkaç deyim var ki esas onlarda Türkleri aşağılama var. Örneğin 'Şantz mi vaxi, Türki vaxi'; anlamı 'köpekten değil, Türk'ten kork'. 'Turki lagoh' veya 'Türk dığa'; 'Türk uşağı' demek ve hakaret anlamında kullanıldığı belirtiliyor. 'Turki, Turki Knund'; 'Türklerden türeyen' anlamındadır ki birisine hakaret etmek için kullanılmaktadır. 'Türki Yegav'; uyumayan çocukları korkutmak için 'Türk geliyor, Türk hortladı' gibi bir deyim olarak Ermenicede kullanıldığını görüyoruz.” [Çeviriyazı hatalarını düzeltmedim RK]
Akalın'ın Doğu Ermenicesiyle verdiği örnekleri hangi kaynaklardan aldığını bilmiyoruz, ancak Ermenicenin en itibarlı sözlüğü olan dört ciltlik Hayeren Patsadragan Pararan’da (Erivan, 1944-1945) bu sözlerin hiçbirini bulamadığımızı belirtelim. Bu sözlüklerin ilkinde “Türk” maddesi içinde verilen örnekler şöyle: “Köyün Türkleri ve Ermenileri yan yana barış içinde yaşıyor.” “Türk askeri çilekeştir”.
Üstelik, başkasını işlediği bir kabahatin arkasına gizlenmek, profesör unvanlı TDK başkanının izleyeceği yol olmasa gerek. Öte yandan, herhalde işinin ehli bir dilbilimci olan Akalın'ın Ermenice “lagod” sözcüğünü “lagoh” diye yazması veya “dığa” sözcüğünü “çocuk” yerine “uşak” olarak çevirmesi, kendisinin veya TDK uzmanlarının Ermeniceye hiç vâkıf olmadığına delalet. Akalın'ın, Latin harfleriyle “vakhi” diye yazılması gereken sözcüğü, uluslararası kabul görmüş transliterasyon sistemlerine uygun olmayan bir şekilde “vaxi” diye yazması da, Kürtçe kelimelerin yazımında kullanılan “w, q, x” harflerinin hukuki soruşturmaya konu olduğu bir siyasi ortamda yaşadığımızı getiriyor insanın aklına.
TDK başkanı, Kürtlerin bahar bayramlarını “Newroz” veya adlarını “Beriwan”, “Şexmus” vs. şeklinde yazma istekleri hakkında resmi tezden farklı mı düşünüyor acaba?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder