V For Vendetta'ya selamla
Ne acıdır; özür kampanyasının ardından, Türkiye toplumunun, Ermenilerin yaşadığı Büyük Felaket konusunda artık yekpare bir duruş sergilemediğinin açıkça ortaya çıkmasıyla öfkeye kapılanların en kolay hedeflerinden biri yine ve yeniden Hrant Dink oldu. Bu ülkeye, 1915’te olan bitenlerle yüzleşmenin yeni bir geleceğin ilk adımı olduğunu anlatan adam…
TRT’de Maraş Katliamı’nın kamuoyu vicdanında beraat etmemiş baş zanlısı Ökkeş Şendiller’in (Kenger) çıkıp, olaydan Hrant Dink’in, Garbis Altınoğlu’nun ve “sünnetsiz” TİKKO’cu arkadaşlarının sorumlu olduğunu söylemesi, elbette tesadüf değil.
Hürriyet yazarı Ege Cansen’in tam da bu günlerde Hrant Dink’ten “Ermenilerle ortada hiçbir gerginlik yokken, aydınların gazına gelip, kaleminden zehir damlatan gazeteci” diye söz etmesi de öyle.
Görülüyor ki, korkunç bir cinayete kurban gitmesi bile milliyetçilerin Hrant Dink’e duyduğu hiddeti dindirmedi. Çünkü onlar, bugüne dek toplumu istenilen çizgide tutmayı sopa zoruyla başarmış resmi tezlere meydan okuyan, aykırı seslerin vicdanlı ve dik duruşunun gerisinde onun gölgesinin olduğunu biliyorlar. Lafı dinlenenler olma ayrıcalıklarının ellerinden kayıp gitmesinin ardında, sesi, sözü ve nefesiyle yine onun olduğunun farkındalar.
Dehşetleri büyük. Bu yüzden, onun pirûpak hatırasını, coşkun kalemini “zehir” gibi kirli metaforlarla anıyorlar. Bu yüzden, “Bildirinin, benzeri vakalara psikolojik zemin hazırlamasından korkuyorum” diyerek ‘benzer vakalar’a yön, yol, adres gösteriyorlar.
Söylediklerinin, vicdanlarına sahip çıkmaya kararlı yurttaşların nezdinde hiçbir değerinin kalmadığını anladıkları için, dönüp yine Hrant Dink’e saldırıyorlar. Onun etten kemikten bedenini ortadan kaldırdıkları gibi, fikirlerini de ortadan kaldırabileceklerini zannediyorlar. Oysa fikirlere kurşun işlemiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder