İstanbul’daki 30 Ağustos törenlerinde “İsrail askeri olmayacağız” pankartı açanların töreni izlemeye gelenler tarafından dövülmesi üzerinden bir hafta geçmişti ki, bu kez Sakarya’nın Akyazı ilçesinde bir linç olayı patlak verdi. Fındık toplamak için Akyazı’ya gelen Diyarbakırlı işçilerle, yörede yaşayan birkaç kişi arasında “omuz atma” sebebiyle çıkan kavganın artık hepimize tanıdık gelen bir linç ortamına sürüklenmesi için birilerinin ahalinin kulağına “bunlar PKK’lı” ve “PKK’lılar gencimizi dövdü!” diye fısıldaması yetti de arttı. Kısa sürede emniyet binasının önünde iki bin kişi toplandı, PKK aleyhine sloganlar atıldı, Kürt fındık işçileri linç edilmek istendi. 9 Eylül tarihli Radikal’de bu haberin hemen yanında, son zamanlardaki benzer olayların bir dökümü vardı. Korkutucu bir manzara: Son 18 ayda, bazıları binlerce kişinin “katılımıyla” gerçekleşen 21 linç olayı. Bölgesel dağılım da vahim: Trabzon, Sakarya, İzmir, Gemlik, Kayseri, Rize, Samsun, Artvin, Ordu, İzmit, Erzincan, Isparta, Mersin, Kırklareli, Tokat, Konya, İstanbul...
“Linç kültürü...” son zamanların en gözde deyimi. Akla nedense “muhbir vatandaş”lar düşüyor. Osmanlı devrinde hükümdarların, güç sahiplerinin gözdeleri, 12 Mart, 12 Eylül darbelerinin yetiştirmek için onca çaba gösterdiği makbul vatandaş tipi. Yabancı, aykırı bir fikir, bir eylem gördüğünde hemen “yetkililere”, mührü elinde tutanlara, birilerinin canı iki dudağının arasında olanlara haber çakan “makbul” vatandaş. Darbeciler eserleriyle gurur duyabilir. Öyle sağlam bir tohum attılar ki, yeni kuşaklar, muhbirlikle yetinmiyor, sahaya inip hesabı kendisi sormak, “düşmanı” paramparça etmek, onu kalesinden, namusu saydığı köyünden, ilçesinden, toprağından kazımak, linç etmek istiyor; televizyonda yıllar yılı “Çevik Kuvvet”lerin sokak göstericilerini amansızca coplamasını izleyerek başladığı stajını, uygulamalı derslerle sürdürüyor, çevikleşiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder