Barış için ortak projeler

Bazen iyi haberler üst üste gelip garipleri sevindirir... Şu günlerde, Türkiyeli ve Ermenistanlı fotoğrafçıların ortak sergisi “Merhabarev” ve Trabzon Sanat Tiyatrosu sanatçılarının özverili bir çalışma sonunda Hagop Baronyan’ın “Bağdasar Ahpar” adlı eserini Ermenistanlı dramaturg Hrant Hagopyan yardımıyla sahneye koymaları, karanlık gecelerin ardından doğan titrek günışığı misali, umutlarımızı yeşertiyor. Fransa'da Ekim ayında kabul edilen yasa tasarısının ardından yükselen milliyetçi salvoların, tehditlerin, hakaretlerin ardından gerilen sinirleri bir nebze gevşeten, barış için her zaman şans olduğunu bizlere bir kez daha duyuran sanatçıları ve projelerde emeği geçen herkesi tebrik etmek gerek. Toplumlar arasındaki kriz dönemlerinde, tansiyonu düşürüp sağduyulu bir ortam yaratmak yolunda sanata, sanatçılara, aydınlara muazzam bir rol düşüyor elbette. Barış için mütevazı da olsa adımlar atmak, gerginlikten beslenen çevrelerin peyleri günbegün yükseltip diyaloğu imkânsız hale getirmelerine engel olacağı gibi, milliyetçi reflekslerle her daim ötekileştirmeye şartlandırıldığımız Türklerle, Ermenilerle, Kürtlerle aslında aynı kumaştan dokunduğumuzu görmek için eşsiz fırsatlar sunuyor.

Türkiyelilerle dünyanın dört yanındaki Ermenilerin birbirleriyle konuşabilmelerine, birbirlerini dinleyip birlikte bir şeyler başarmalarına mükemmel bir örnek, Ağustos 2005'te Helsinki Yurttaşlar Derneği tarafından düzenlenen “Yavaş yavaş... Gamats gamats” adlı projeydi. 10 Ermenistanlı ve 10 Türkiyeli üniversite öğrencisinin bir hafta süreyle Antakya'da bir arada yaşayıp, Murat Belge, Sevan Nişanyan, Ferhat Kentel, Nazan Maksudyan, Markar Esayan, Sezin Öney gibi danışmanlarla birlikte çeşitli konular üzerinde tartışmaları ve ortak çalışmalar yürütmeleri temelinde gelişen proje, bu kısa sürede gençlerin birbirlerini öyle hiç de “gamats gamats” değil, hızlı bir şekilde tanımaları, kaynaşmaları, sevgi dolu ilişkiler kurmaları sonucunu doğurmuştu (Sürmekte olan bu dostluğun meyvelerini görmek için www.yavasgamats.org internet adresine bakılabilir).

İnsancıllığın değil ulusal çıkarların ve o soğuk reel-politiğin diliyle konuşan diplomasiye bel bağlamanın pek akıl kârı olmadığı artık malumumuz olduğuna göre, sivil grup ve girişimlerin Ermenistanlılar ve diaspora Ermenileriyle Türkiyelileri bir araya getirecek projeler geliştirmeleri, Markar Esayan'ın geçen haftaki yazısında sözünü ettiği o insanî dili oluşturmaları açısından elzemdir. Burada kastedilenin, Ermenistanlı sanatçılara –yüzde doksanı İstanbullu Ermenilerle dolu– Lütfi Kırdar veya AKM salonlarında konser verdirmekten farklı bir derinlik ve içeriğe sahip olması gerektiği açıktır. Katılıma açık, sorun ve çözüm odaklı, kim bilir, belki de “conflict resolution” (çatışma çözümü) uzmanlarının desteğiyle geliştirilecek küçük projeler, minik adımlar, içinde bulunduğumuz koşullarda paha biçilmez değerdedir. Yeni bir dil öğrenmek zordur, yeni bir dil yaratmaksa çok daha zor.

8 Aralık 2006

Hiç yorum yok: