Margos ve Marquez

Gabriel Garcia Marquez Amerika için neyse, Mıgırdiç Margosyan Diyarbakır için odur. Onlar halklarının cin fikirli hikâyeci “emiceleri”, dengbej emoları”, hekyatçı “kerileri”dir. Gözlerini kısar, ellerinde tuttukları gözlüklerinin saplarını kemirerek uzaklara dalar, bizim görmediğimiz âlemlerdeki koca sinema perdelerine bakar gibi, sanki görünmez film kareleriyle zihinlerine düşen hikâyeleri, ninemizin, dedemizin, kendi nine ve dedelerinin hikâyelerini, velhasıl bin kere dinleyip hiç doymadığımız hikâyelerimizi, ağızlarından bal ve kaymak ve bilimum tatlı mayiler damlayarak anlatırlar. Bir bakıverirsiniz o hikâyelerde dedelerin ve ninelerin yerine kendileri –Marquez'le Margos– geçmiş, bir bakmışsınız onlar aslında sizmişsiniz, sizin doğmamış çocuklarınızmış; nesiller iç içe, sahnenin etrafında döne dolaşa, çamurlara, sürgün, “kafle” tozlarına bata çıka, kâh kahraman, kâh mazlum, kâh zalim postu giye giye yaşamış, tarih olmuş, unutulmuş, dilden dile anlatılan mesel olmuş, sonra bir kır kahvesinde etrafınızda toplananlara, gözlerinizi kısarak, elinizde tuttuğunuz gözlüğün sapını kemirip uzaklara dala dala olan biteni anlatmaktasınız.
10 Kasım 2006

Hiç yorum yok: