Pinochet’den Evren’e


1973’te, Şili halkının oylarıyla göreve gelen sosyalist devlet başkanı Salvador Allende’nin katledildiği CIA destekli bir askeri darbeyle yönetime el koyan ve 1990’a dek iktidarı kimselere bırakmayan, binlerce muhalifin ölümünün ve akıl almaz işkencelerin baş sorumlusu General Augusto Pinochet, 10 Aralık 2006’da Santiago’da öldü. Pinochet’nin dokunulmazlığı birkaç yıl önce kaldırılmış, ancak diktatör sağlık sorunları nedeniyle yargılanamamıştı. Yaşanan acıların hesabını cunta rejiminin yetkililerinden sorma olgunluğunu gösteren Şili demokrasisi, Pinochet’in ölümünden sonra ulusal yas ilan etmedi, bayraklar yarıya indirilmedi, Şili’nin uluslararası temsilciliklerinde taziye defterleri açılmadı; uluslararası kamuoyunda da “Demir Lady” Margaret Thatcher dışında üzüntü ifade eden olmadı. Hatırlatalım, Şili devlet başkanlığını bugün, babasını darbe sırasında kaybeden, kendisi de cuntanın işkence tezgâhlarından geçen kadın siyasetçi Michelle Bachelet yürütüyor.

Bugün Türkiye’de, 1980 darbesini gerçekleştiren generallerin yargılanması mümkün değil. Üstelik, bizzat darbecilerin hazırlattığı Anayasa’nın “geçici” bir maddesiyle:

Geçici Madde 15: 12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Millî Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.

Anayasa’nın geçici 15. maddesi kaldırılmadıkça Türkiye demokrasinin vesayetten kurtulması mümkün değildir.

15 Aralık 2006

Hiç yorum yok: