Şamiram ve Ara Keğetsig (Güzel Ara)


Ermeni mitolojisinin “ötekisi”, “kötü kadını” şehvetli Şamiram'a bir başka gözle bakış.

Nereye baksam seni görüyorum Ara Keğetsig... Aptal askerlerimin, seni sağ ele geçirmeyi beceremeyip savaş meydanında güzel tenini kana buladıkları o kara günden beri, tam dört bahardır neye baksam sen varsın. Maiyetimle güneye indim; Tuşpa denizi yakınlarında, ilerde adımın bir tanrıça olarak anılmasını sağlayacak dev bir şehir ve bugüne dek eşi görülmemiş bir baraj inşa ettirdim. İstediğim her şeye ulaştım ama, Ninova'daki sarayımda, kocam Ninos'un verdiği ziyafette hepi topu beş dakikalığına gördüğüm o güzel yüzüne olan hasretim bir an olsun dinmedi.

Beni neden reddettin Ara? O koca burunlu, kara kuru karın Nıvart'ı bana, Asur kraliçesi Şamiram'a nasıl tercih ettin? Dudağım dudağına değmemişken, bir kez olsun yatağıma girmemişken bana nasıl hayır dedin? Ordumla üstüne yürüdüğümde, önüme çıkan Armen köylerini yakıp yıkarak, kadınları ve erkekleri kılıçtan geçirerek ilerlerken, neden benden af dilemedin? Gururun, binlerce yiğidin kanının soğuk Ayrarad toprağına akmasından daha mı önemliydi? O perperişan askerlerin cihan hâkimi muzaffer ordumun karşısına çıktığında, belki artık akıllanırsın diye umarak sana son bir şans verdiğimde, elçimi aşağılayarak geri göndermen şart mıydı? Mağlubiyetin kaçınılmaz olduğunu göre göre, savaş meydanını izlediğin o yüksek tepeden dörtnala inip, yüzlerce Asur askerinin ortasına yalınkılıç dalışının sebebi neydi? Beni tanımadan benden nasıl bu kadar nefret edebildin Ara, nasıl bu kadar gaddar olabildin?

Ölüsoyucularım cansız bedenini önüme bir köpek leşi gibi bıraktıklarında, gözyaşlarımı bastırmak için, cesedinin sarayımın tavanarasına taşınmasını buyurdum hemen. Tek umudum, yaralarını yalayarak iyi edecek, yeryüzüne tanrılar tarafından gönderilmiş yarı köpek yarı insan yaratıklardaydı. Olmadı... Günahların ne çokmuş ki onlar bile seni hayata döndüremedi. Halkın, öldüğünü anladığında, içinde bulunduğu sefalete aldırmadan ayaklanınca, çaresiz, komutanlarımdan birini senin kılığına sokup sarayımın balkonuna çıkardım. Onları yaşadığına inandırmak için kurbanlar kestim, Ninova'dakilere benzer yüce tapınaklar inşa edeceğim sözünü verdim.

Ah Ara, bilsen oğlun Gartos sana ne kadar benziyor. Onu büyük bir kumandan olarak yetiştirdim ve senin adını vererek şereflendirdim. O şeytan Nıvart oğlunu bana bırakmamak elinden geleni ardına komadı ama nafile. Bugün, senin esirgediğin sevgiyi, kimi geceler oğlun Ara sunuyor bana bonkörce. Onu hep senmişsin gibi seviyorum Ara, gözümü kapattığımda hep o kara gözlerin...

Beni öz oğullarımın ve ahmak kocam Ninos'un şerrinden de Araoğlu Ara koruyacak, biliyorum. Ninos senin hayalini bırakmayacağımı, artık Ninova'ya dönmeyeceğimi anlayınca Girit'te inzivaya çekilmişti. Şimdilerde, hem benden öcünü almak, hem de Armen yurdunu ele geçirmek için, oğullarımla birlikte Şamiramagerd üstüne yürümeye hazırlanıyor. Biliyorum ki, Tanrılarım hepsini taşa çevirecek ve ben Miyafarikin'den getirttiğim işçilere o taşlarla domuz ahırı yapmalarını buyuracağım.

Ah Ara! Boncuklardan fal tutup boş yere kaderim hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Sana karşı beslediğim arzu içimde sönmek bilmiyor. Şehvetimi dindirmediğin, beni reddetme cesaretini gösterdiğin için senden nefret ettikçe arzularıma daha çok yenik düşüyorum. Ne garip, sanki önceki hayatımda sensiz bir anım bile geçmemiş gibi hissediyor, adını andıkça heyecandan titriyor, ulu İştar'la Tammuz'un, güzeller güzeli Afrodit'le Adonis'in sevdalarını hor görüyor, her yere ikimizin adını yazmak istiyorum.

17 Kasım 2006

4 yorum:

Unknown dedi ki...

çok güzel yazmışsınız acaba bu bilgileri nereden aldınız. Sevgiler Vahan Altıparmak

rober koptaş dedi ki...

parev,
bildiğimiz, bilinen, çeşitli yerlerde defalarca yazılan efsaneyi başka bir gözle yeniden yorumlamaya çalıştım sadece.
rober

Unknown dedi ki...

parev bildigimiz, bilinen kaynaklar nelerdir sevgiler Vahan

rober koptaş dedi ki...

hayots avantagan badmutyun hakkında herhangi bir tarih kitabı olabilir... tıpkı akhtamar efsanesini ezberden bilmemiz gibi, bu yazıyı yazarken de özellikle bir kitaba bakma ihtiyacı duymadım.
siz daha önce bu efsaneyi duymadınız mı?