Gelecekte, Türkiyelilerle Ermeniler sorunlarını çözüp barıştıklarında, Sarkisyan’la Gül’ün ve iki ülke hariciyelerinin 6 Eylül 2008’de gösterdiği ferasete övgüler düzecekler.
Bin bir sorunla boğuşan iki ülkenin devlet başkanlarının ellerini taşın altına sokarak, bütün risklere rağmen attıkları adım, eşine az rastlanır bir ileri görüşlülük örneğiydi.
İnsanlık tarihi için küçük, ancak Türkiyeliler ve Ermeniler için çok büyük bir adımdı bu.
Yıllar yılı, Türkiye ve Ermenistan devletlerine baktığımızda, onların nasır tutmuş önyargıları aşamayacağını, kangren olmuş yaraları söküp atamayacağını ve çözümsüzlüğe yazgılı olduklarını gördük.
Kaf dağının ardındaki barış, ancak, iki halkın içine savrulduğu düşmanlık girdabından kurtulup akilâne düşünebilen az sayıdaki insanın iğneyle kuyu kazar misali sarf edecekleri emekle gelecekti. İnsanlar temas edip birbirlerini tanıdıkça, halklar da yavaş yavaş dostluğun mümkün olduğunu görecek, böylece iki devlet adım atmaya mecbur kalacaktı.
Türk-Ermeni Sorunu konusunda bilhassa son 15 yılda alınan yol, Türkiye’de konuşmama-görmezden gelme-duymama-inkâr üzerine kurulu tabunun yıkılması, akademisyenlerin, gazetecilerin, yazarların, sanatçıların, sivil toplumcuların çabaları sayesinde, aşılmaz gibi görünen duvarda önce çatlaklar, sonra koca koca yarıklar oluşması; hepsinden önemlisi, Hrant Dink’in –ve onun kaybıyla hepimizin– ödediği büyük bedel, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını, olmayacağını zaten bize söylüyordu. Gül ve Sarkisyan’ın ‘şimdi’ ve ‘burada’ gösterdikleri olgunluk, bu mücadelenin başarısının ispatı ve gelecek adına da, itici gücü oldu.
Her şey asıl şimdi başlıyor.
Bundan sonra daha çok çalışmak, milliyetçilik balonunu üfleyenlere karşı daha kararlı ve güçlü durmak; genç yaşlı, kadın erkek, çoluk çocuk, Türkiyeli, diasporalı, Ermenistanlı, acılarımızı yadsımadan, geçmişi unutmadan ama yüzümüzü hep geleceğe doğru dönerek barışı inşa etmek gerek.
İki ülkenin demokratikleşmesi vazgeçilmez hedef olmalı. Zira, Ergenekon davası da, Ermenistan’da muhaliflere karşı yürütülen sindirme siyasetinin sürüp sürmeyeceği de ilişkilerin geleceği açısından çok önemli. İki ülke gerçek demokrasiye ulaşamazsa, barış bir hayal olmaktan öteye geçmeyecek.
Hükümetler geri adımlar atabilir, iç siyasi çekişmeler devreye girebilir, uluslararası konjonktür değişebilir, ancak biz yurttaşlar, halklar istedikten ve bu uğurda çaba gösterdikten sonra, bu yoldan geri dönülemez.
Bir kapı açıldı ve daha açılacak çok kapı var: Önce sınır, sonra en hafifinden en ağırına bütün netameli konular… Sorunları inkâr etmeden, kestirmeden gitmeden, uyanıklık yapmadan, kendimizle yüzleşmekten kaçmadan.
Geçmişi geleceğe, geleceği geçmişe kurban etmeden.
(Fotoğraflar: Onnik Krikorian / Oneworld Multimedia)
(Fotoğraflar: Onnik Krikorian / Oneworld Multimedia)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder