Ermenistan, diaspora ve adalet

Agos, 1 Ağustus 2008

Türkiye-Ermenistan ilişkileri konusunda, Serj Sarkisyan’ın mesajları ve Cumhurbaşkanı Gül’ü Yerevan’da oynanacak milli maça davet etmesiyle beliren ılımlı hava sevindirici elbette. İki ülke hariciyelerinin Soğuk Savaş yıllarının statükosunu devam ettirmekten başka çıkar yol bulamadığı garip kopukluk halinin, karşı tarafın her türlü talebine kulak tıkamaya dayalı kötücül ilişkisizlik ve siyasetsizlik siyasetinin sona ermesi için atılacak her adım çok değerli.

Barışçı adımların devlet katından gelmesinin imkânsız göründüğü yıllar boyunca, iki halk arasında yakınlaşmayı sağlayacak tek güç bağımsız sivil temaslardı. Yürütülecek ortak faaliyetler, hayatın her alanına değen birliktelikler, bir arada yaşama tecrübesine sahip iki halkın unuttuklarını yeniden anımsatabilir; bir araya gelip özgürce konuşup tartışmak isteyenlerin sayısının artması, zaman içinde devlet politikalarının değişmesini sağlayabilirdi.

Geldiğimiz noktada, iki devletin böylesi bir diyalog için yollar aramaya çalışmasının sayılamayacak kadar çok yararı var. Ancak, daha emeklemeye bile başlamamış olan bu ilişkinin temellerini sağlam atmak, ince eleyip sık dokumak, dahası, samimi ve adil davranmak gerek.

*

Referans gazetesi, 28 Temmuz’da, Ermenistan’da yayın yapan Radyo Azadutyun/Liberty’den Erik Ghazaryan’ın Türkiye-Ermenistan ilişkileri hakkındaki görüşlerini yayımladı (“Diaspora’nın yaklaşımı ikili ilişkileri bozuyor”, Vercihan Ziflioğlu’nun haberi).

Habere göre, uluslararası ilişkiler uzmanı Ghazaryan “Batılı ülkeler kendi çıkarları doğrultusunda Ermeni meselesini kullanıyor” tespitinde bulunduktan sonra diasporadaki Ermenileri uyarmış: “Diaspora bilmeli ki Ermenistan bağımsız bir cumhuriyet. Türkiye kendine muhatap olarak diasporayı değil Ermenistan’ı almalı.”

Bu sözlerde, insanın içini acıtan, adalet duygusundan yoksun, soğuk bir rasyonalite var.

Sivil toplumun gelişmesi için çalışmak şüphesiz önemli. Ancak, ‘sivil’likle, rüzgârın estiği yöne eğilmeyi marifet sayan bir tür köksüzlüğü birbirinden ayırmak kaydıyla.

Ermenistan’la Türkiye arasında tesis edilecek barışın, diasporada, Beyrut’un Burc Hamud mahallesinde, Paris’in Alfortville’inde, Boston’ın Watertown’ında yaşayan Ermenileri ve onların acılarını dışlayarak mümkün olabileceğine inanmak, siz farkında olun ya da olmayın, iki halk arasındaki sorunların özüne dair iddialarınızın geçersizliğinin ilanıdır.

Yüz yıl önce Anadolu topraklarında katledilen veya topraklarından koparılan kuşağın ağır travmasını miras alan ve hiç tanımadıkları ülkelerde sıfırdan başlayıp yeni hayatlar inşa etmek zorunda kalan diasporayla empati kurmayan, onun mağduriyetine saygı göstermeyen bir yaklaşım, barış hakkında konuşsa bile barışçı değildir.

Hiç yorum yok: