Tarihi bir gün...
Ama berbat bir maçtı.
Asıl olay saha dışındaydı, bunu biliyorduk. Maç, olsa olsa ana yemeğin yanında gelen çeşniydi. Tabii bir yönüyle de, “Aman bir tatsızlık çıkmasın!” diye ürpertiyle bakılan gerilim kaynağı.
Günlerce beklemekten mi, futbolun omzuna onca yükü yüklemekten mi bilinmez, oyun tatsız tuzsuz bir şeydi.
Televizyon karşısında esneyip durduk ama “Ya bir şey olur da kaçırırsak?” korkusuyla kanalı değiştiremedik.
Yeşil saha üzerinde olup bitenler o kadar sıkıcıydı ki, dakikalar ilerledikçe, şiddetli rüzgârın savurduğu poşetleri seyretmek bile daha ilgi çekici hale geldi.
Tabii bir de, Gül’le Sarkisyan’ın arkasından, adeta üçüncü bir devlet başkanı gibi başını uzatan vantilatör vardı.
Belli ki, güvenlik nedeniyle kurşun geçirmez camla örtülen kısmın havasız kaldığı geç fark edilmiş ve duvara alelacele bir vantilatör monte edilmişti.
Sahada uçuşan poşetler, protokolde vantilatör...
Alın size Türklerle Ermeniler arasında iki ortak nokta daha: Sokaklara çöp atmak ve her işi son dakikaya bırakmak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder