Agos, 12 Ekim 2007
Hataları ve sevaplarıyla, geçmişiyle yüzleşen, gerektiğinde bunun bedelini ödeyen toplumlardan değiliz. Özeleştiriden uzak durur, yaptıklarımızın daima doğru olduğuna inanır, haklılığımıza dair en ufak bir şüphe duymamız halinde söz konusu olayı hemen unutur, unutturur, unutmamakta direnen zındıklara da hayatı zindan ederiz.
1960’larda, sömürgesini kaybetmek istemeyen Fransız devletinin Cezayir’de yaptıkları, Fransa’da yaşayan Araplara ve Müslümanlara nasıl zulmettiği hepimizin malumu. Dahası, günümüzde, özellikle 11 Eylül’den sonra pompalanan medeniyetler çatışması tezlerinin, bu ülkede etnik ayrımcılığı ve bundan kaynaklanan sorunları nasıl büyüttüğünü kendi gözlerimizle izliyoruz.
Fransa açısından manzara vahim. Ancak belli ki umutsuz değil. Çünkü, Fransa’da Fransız halkının ve devletinin hatalarını yüksek sesle haykıran yüz binlerce yurttaş, binlerle sanatçı ve aydın var.
Geçen hafta gösterime giren Michou d’Auber (Yeni Ailem) adlı filmin yönetmeni Thomas Gilou gibi, başrol oyuncuları Gerard Depardieu ve Nathalie Baye gibi sanatçılar var.
1960’larda Fransa taşrasında küçük bir Arap çocuğunun bakımını üstelenen ve bu nedenle yaşadıkları kasabada başlarına gelmedik kalmayan bir çiftin hikâyesini olabildiğince yumuşak, ama eleştirilerini hiç sakınmayan bir üslupla anlatan bu film, Fransa toplumunun, sorunlarının üstesinden gelme potansiyelini taşıdığının habercisi.
Michel d’Auber’i “Ermeni sorununda Türklere akıl öğretmeye kalkan Fransa kendi geçmişine baksın” mealindeki yazılarla değerlendiren büyük medyamızın anlı şanlı kalemleri neyin habercisi peki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder