AKP, birkaç yıldır ‘Sosyal Güvenlik Reformu’ adı altında yürüttüğü çalışmaları, sendikaların, kitle örgütlerinin, bazı siyasi partilerin yoğun eleştirilerine aldırmadan sürdürüyor.
‘Reform’ sözcüğü, “bir şeyi daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik ve düzeltmeleri” anlatır. Ancak hükümetin “kamunun yeniden yapılandırılması” ve “sağlıkta dönüşüm projesi” sloganları çerçevesinde yürüttüğü Sosyal Güvenlik Reformu, sosyal politikalardan doğrudan etkilenen orta ve dar gelirli gruplar açısından olumlu bir açılım getirmiyor.
Büyük basın, çalışmalar hakkında hükümet tarafından zaman zaman yapılan açıklamaları yayımlamakla yetiniyor. Meselenin üzerine gitmekten, üzerindeki yaldız bir fiskede dökülen bu sakil ‘reform’ hakkında söyleyecek sözü olanların seslerini duyurmalarına aracı olmaktan kaçınıyor.
Hükümet, devletin sağlık alanından bütünüyle çekilmesini hedefliyor. Halbuki sağlık, yurttaşlar, hele hele yoksullar için eşitlik ve hak temelinde erişilebilecek bir kamu hizmeti olarak düzenlenmeli. Zira, salt piyasa kurallarının belirleyici olacağı bir sağlık sistemi korkunç sonuçlara gebe. Asgari ücret düzeyinde, hatta daha az geliri olan milyonlarca insan, sağlık sorunları karşısında hiçbir güvenceye sahip değil.
‘Reform’un bel kemiğini oluşturan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın pek çok maddesi, geçtiğimiz yıl Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmişti. Anayasaya aykırı hususların ortadan kaldırılması amacıyla hazırlanan yeni yasa taslağı Kasım 2007’de Meclis’e sunuldu. Ancak, anayasaya aykırı pek çok düzenleme taslakta aynen korunuyor. Sendikalar, sosyal güvenlik reformuyla ilgili aşağıdaki hususlara dikkat çekiyor:
• Hükümet, devlet hastanelerini uzun vadede satmayı planladığı için yıllardır sağlığa yatırım yapmıyor.‘İstihdam paketi’ kadın çalışanın emzirme odasına bile göz dikiyor
• Devlet ve üniversite hastanelerinde döner sermaye uygulaması, sosyal güvenlik şemsiyesi altındaki yurttaşları birer müşteriye dönüştürüyor. Hastanelerin kendi giderlerini karşılaması anlamına gelen döner sermaye, sağlık kurumlarının, kâr etmek zorunda olan birer şirket mantığıyla yönetilmesi sonucunu doğuruyor.
• SSK’ya ilaç alımında büyük kolaylık sağlayan SSK İlaç Fabrikası’nın kapatılması, hastaları, tekelleşme eğilimindeki özel ilaç firmalarının insafına terk ediyor.
• İşsizlik Fonu’nda biriken işçi ve işveren primleri 30 milyar YTL’ye ulaştı. Bu paranın bugüne dek ancak % 4’ü kullanıldı. Hükümet, işsizlik sigortasını hayata geçirmekten ısrarla kaçınıyor; üstelik, fonda biriken parayı işverenlerin kıdem tazminatı yükümlülüklerini karşılamak için oluşturulacak Kıdem Tazminatı Fonu’na aktarmak istiyor.
• Geçmişte, yatarak tedavi gören hastalardan katılım payı alınmıyordu. Ancak taslak, yatan hastaların tedavi bedellerinden dahi katılım payı alınacağını öngörüyor. Üstelik, bu düzenleme yeşil kartlıları da kapsıyor.
• Oluşturulması istenen Kıdem Tazminatı Fonu, çalışanların işten çıkarılmaları karşısındaki en büyük güvencelerinden biri olan kıdem tazminatını maaşlara ekleyerek, hem kıdem tazminatının ödenmesini gerçekte neredeyse imkânsız kılıyor, hem de işten çıkarmayı kolaylaştırıyor.
Hükümet, geçtiğimiz aralık ayında, istihdam artırmaya yönelik bir paket hazırladığını duyurdu. Pakette, kıdem tazminatının kaldırılması, belli sayıda kadın çalıştıran işyerlerinde emzirme odası ve kreş bulundurma, eski hükümlü çalıştırma gibi zorunlulukların kaldırılması, 18-29 yaş arası yeni istihdamda 5 yıl süreyle sigorta priminin devletçe ödenmesini öngören düzenlemeler yer alıyor.
Türkiye’deki çalışma koşullarını biraz olsun bilen herkes, düzenlemenin aşağıdaki sonuçları doğuracağını görebilir.
• 150’den fazla işçi çalıştıran işyerlerinde bir emzirme odası ve kreş bulundurma zorunluluğunun kaldırılması, “Çocuklu kadınlar çalışmasın, evlerinde otursun” demektir.
• 18-29 yaş arası çalışanların primlerinin beş yıl boyunca devlet tarafında ödenmesi, hem 30 yaş üstü işsizliği artıracak, hem de işe giren gençlerin beşinci yılın sonunda kapı dışarı edilmesine neden olacaktır.
• Kıdem tazminatının kaldırılması, çalışanların sudan sebeplerle işten çıkarılmasını kolaylaştıracaktır.
Bu değişikliklerin istihdam yaratacağı inancının ardındaki mantığı anlamak gerçekten güç.
(Fotoğraf: ARA GÜLER, Taşlıtarla pil fabrikasında iki kadın işçi, 1959)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder