Agos, 12 Ekim 2007
“Annecim, havada uçarken dünyada mıyız?”
“Tabii oğlum.”
“Ama bulutların üzerine çıktık!”
“Olsun. Hâlâ dünyadayız. Şimdi Türkiye’nin üstündeyiz mesela.”
“İyi de, burada hiçbir şey yok ki. Ne dağ ne tepe, ne okul ne bayrak! Kim biliyor buranın Türkiye olduğunu?”
“Bunlar denizde de yok ama ülkelerin sınırları var. Havada da aynısı geçerli.”
“Annecim, hava boşluk değil miydi? Rüzgârla bulutlar oradan oraya gidip geliyor. Sınırlarda durmuyorlar ki!”
“Denizdeki sular, dalgalar da durmuyor ama sınırlar var yine de.”
“...”
“Anladın mı güzel oğlum?”
“Hayır anlamadım. Bence sınırları kafadan uydurmuşlar.”
“Kafadan mı uydurmuşlar? Olur mu yavrum öyle şey?”
“Okulda harita çizerken öğretmen durmadan kırmızı kalemle sınır çizdiriyor. Hatta sınırlar olmazsa ülkeler de olmazmış, öyle diyor. Ama dünyaya uzaydan bakınca, ya da uçakla bulutların üstüne çıkınca sınır filan görünmüyor.”
“Bak sen! Amma da bilgiçmiş benim oğlum.”
“Hah ha! Senden öğrendim bilgiçliği.”
“Aferin o zaman sana.”
“Sana da.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder