Avustralyalılaşmak

Agos, 22 Şubat 2008

Avustralya’nın yerli halkından dilediği resmi özürle ilgili olarak Türkçe gazetelerde yapılan haberler, “Kabahat samur kürk bile olsa kimse sırtına almaz” atasözünü hatırlatmıyor mu?

Gazetecilerimiz Avustralya hükümetinin bu büyük insanlık trajedisi karşısındaki tutumunu yorumsuz, başka coğrafyalardaki başka dramlarla hiçbir bağ kurmadan verdiler. Belli ki bu özür ve Avustralya’nın Aborjinlerin sosyal, eğitimsel ve ekonomik yönden sahip olduğu dezavantajları zaman içinde ortadan kaldırmak için girdiği taahhütler, kimsenin zihninde Anadolu topraklarında yaşanmış acılarla paralellik kurmasına yol açmadı. Türkiye basını –meseleyi Milliyet Pazar’daki yazısında kaleme alan Can Dündar istisna– yine havalara bakıp ıslık çalmayı tercih etti.

Dündar, yazısının bir yerinde şunları söylüyordu:

“Tabii itirazlar oldu. ‘Atalarımızın yaptıkları için niye biz özür diliyoruz?’ diyenler çıktı. ‘Kaçırılan çocuklar, ailelerinin yanında büyüyenlerden daha iyi koşullarda yetiştiler’ diyenler oldu. ‘Bugün özür dileriz, yarın topraklarını ya da tazminat verilmesini isterler’ kuşkuları doğdu.”

Tanıdık, değil mi?

Belki de asıl soruyu geçen haftaki Agos’taki karikatürüyle Aret Gıcır sordu:

“Avustralyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?”

Cevap için aceleye gerek yok. Sabır ve metanet gerek. Güç olacak, pek çoğumuzu belki canından bezdirecek ama bir cevap verilecek.

Rosa Luxemburg’a selamla söylemek gerekirse, ortada iki seçenek var: Avustralyalılaşacağız ya da barbarlaşacağız!

Hiç yorum yok: