Adanın adı yok!

16 Mart tarihli Radikal'de Hakkı Devrim, bir okurunun Ahtamar adasının adının Akdamar olarak değiştirilmesine itirazda bulunmasını eleştiriyor: “Yer adlarını toplumsal duyarlılık konusu haline getirmek bence yanlış. () Yer adları çok tekrarlanan kelimelerdir, her dilde söyleme kolaylığı ister istemez dikkate alınır ve etkili olur. Akdamar adı Aghtamar veya Akhtamar yazılmıyor diye bir tartışma yaratmanın anlamı yok.

Önce, adanın adının yazımıyla ilgili kargaşaya son vermek için bir öneri: Evet, Ermenicede adanın adı 'khe' harfiyle yazılır (Kürtçede 'x' harfiyle karşılanan sestir bu); ancak, söyleyişte kolaylık sağlaması için bu adı 'Ahtamar' diye yazmakta yarar var: Meşhur efsaneyi Türkçe anlatırken, gölde boğulmakta olan gencin son çığlıklarını “Ahhh Tamar!” diye aktarmaz mıyız zaten?

Devrim, yer adlarında söyleme kolaylığının önemli olduğunu yazarken kâğıt üzerinde haklı, ancak gözden kaçırdığı bir husus var: Türkiye'de Rumca, Ermenice, Kürtçe, Lazca yer adlarının Türkçeleşmesi çok da doğal bir sürecin, yöre halkının söyleyişinin zamanla değişmesinin bir sonucu değil, siyasi iktidarın yukarıdan müdahaleleriyle yürütülen bir devlet politikası. Resmi tarihin Anadolu'nun çok-kültürlüğünü vurgulamaktan ısrarla kaçınmasıyla, pek çok yörenin tarihini Türk boylarının Anadolu'ya girişiyle başlatmasıyla birlikte düşünüldüğünde sorunun köklerinin nerelere vardığı daha iyi çıkar ortaya.

Ermeni halkının en önemli dini merkezlerinden biri olan Ahtamar adasının yüzlerce yıllık adının, o güzel sevda hikâyesiyle de bağı bilindiği halde ısrarla Akdamar'a çevrilmesini anlamak gerçekten güç. Hem, 'Klodfarer Caddesi'ne, 'İstanbul'a, 'Trabzon'a dili dönen Türkiye halkının 'Ahtamar'ı telaffuz edemeyeceğini kim söylüyor kuzum?

23 Mart 2007

Hiç yorum yok: