Biber, cop, robocop

1 Mayıs’ı hâlâ resmi tatil yapmayan iktidarlar neden korkuyor? Emekçilerin bayramını kutlamak ve çeşitli siyasi tepkilerini dile getirmek isteyenleri copla, biber gazıyla bekleyen “emniyet” güçleri, defteri dürülmemiş hangi hesabın hıncını alıyor? 1 Mayıs’tan iki gün önceki “kitlesel” mitinge her türlü desteği verenler, belediye otobüslerini bedavaya alana yönlendirenler, 1 Mayıs’ın kitleselleşmesinin önüne engeller dikerken, bugün artık tarih olmuş Komünizmle Mücadele Dernekleri’nden aldıkları feyizle hareket etmiyor mu? Kenti sıkıyönetim karargâhından yönetirmişçesine yolları kapatan, vapur-otobüs-metro seferlerini iptal eden, şu köşeye beş yüz, bu sokağa bin polisi hop diye dikiveren, polislere, “Dolmabahçe’ye her kim ki inerse, eşek sudan gelinceye kadar dövüldükten sonra gözaltına alına!” emrini ferman eden, en suya sabuna dokunmaz gazeteler tarafından bile “trafikte takıldık, işimize gidemedik” gibi tali gerekçelerle kınanınca “yarabbi şükür” diye gözlerini göğe mıhlayanlar kimler?
Kim oldukları elbette malumumuz, asıl sorumuz, onların nasıl yöneticiler olduğu? Daha da önemlisi, ne menem insanlar? Vicdanları var mıdır? Varsa nerelerindedir ve ne haldedir? Kendi çocukları kafalarına o copları, nefes borularına o biber gazlarını yemiş olsa ne hissederler? Kendilerini cihan hâkimi sanmalarına neden olan boyası dökülmüş iktidarlarından geriye bir şey kalmayacağını, toplumsal hafızanın, onları, özene bezene tarayıp kestikleri bıyıkları, üstlerine çektikleri lâci takımlarıyla, forslarıyla değil, gaddarlıklarıyla, kıyıcılıklarıyla yazacağını bilirler mi? Süleyman’a bile kalmayan şu kahpe dünyanın onlara hiç mi hiç kalmayacağını...
4 Mayıs 2007

Hiç yorum yok: