Antony and the Johnsons
8 Temmuz Pazar akşamı, yıllar önce yanıp yıkılmış Şan Tiyatrosu’nun yıldızlı göğü altında, Antony and the Johnsons konseri vardı.
Konserler hakkında çok şey yazılabilir, yazılıyor. Repertuvar, sahne performansı, sahnedekinin kıyafeti, saçı başı, enstrümanlar, seyirci… Oysa Antony Hegharty şarkı söylemeye bir kez başladı mı, başka bir şeyden söz etmek anlamsızlaşıyor. Çünkü onun sesi pazar akşamından bugüne adeta içimizde yankılanıp duruyor. Antony’nin sahnede şarkı söylerkenki hali, içindeki gelgitleri dışavuran istemsiz el hareketleri, gözlerini kapatıp adeta farklı bir boyuta, bir tür trans haline geçmesi, içinden fışkıran sesleri açıkta dönüp devinen bir yürek gibi bizlerle paylaşması ve yüzlerce insanın, o tarihi mekânda, kuş sesleri eşliğinde tüm bunlara tanıklık etmesi olağanüstü bir deneyimdi.
Kaç müzisyen, kâh hüzünlü, kâh eğlenceli, kâh evrenin sırlarına nailmişçesine bilge, kâh bugün doğmuş bir bebek gibi saf, bir melek gibi kırılgan olmayı başarabilir ki?
O gece dinleyici kalabalığının arasında olanlar, dünyanın sonu gelse, başka her şey silinse bile o güzel sesin gök kubbede yankılanmaya devam edeceğine kani olmuş gibiydi.
13 Temmuz 2007
13 Temmuz 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder