Köprüler

Türkmen 'soydaş'larınızın can güvenliğini bahane edip sağa sola şiddetli tehditler savurma hakkını kendinizde göreceksiniz, ama Kürt asıllı bir vatandaşınız, bir siyaset adamı çıkıp da Kerkük'e askeri müdahalede bulunulması halinde Türkiye Kürtlerinin bundan rahatsız olacağı yönünde beyanat verdiğinde acımasızca üzerine çullanacak, onu hapse tıkacaksınız. Gazetelerde hakaretlerin bini bir paraya düşecek, televizyonlarda “ona 'adam' bile dememek gerek!” hatt-ı mailinde yürüyen “tartışma” programları yayınlanacak, muhatabına “yaratık” diye hitap eden emekli generaller dört bir yanı saracak Sanki bu ülkede Kürtler yaşamıyormuş, muhterem devlet büyüklerinin yaşanan onca felaketten sonra lütfedip tanıdıkları “Kürt realitesi” hiç varolmamış gibi.

Ayrımcılığın, siyasal ve simgesel şiddetin bu kadar alenen sergilenmesi ürkütücü bir duruma işaret ediyor. Bütün bunlar, korkarız ki, Kürt Sorunu'nun makul bir siyasal zemin üzerinde tartışılmaktan artık iyice uzaklaşmış olduğunu gösteriyor. Zira kullanılan dil, sahnelenen şiddet oyunu, barışa uzanacak o cılız köprülerin çoktan atıldığına, gemilerin çoktan yakıldığına delalet ediyor.

2 Mart 2007

Hiç yorum yok: